Kendini zarif ifade edebilmek önemli. Zarafetten yoksun davranışlar , niyet iyi olsa da maksadı dışında etki yapabiliyor.
Bugün bu vesile geçen sene Ekim ayında Kadın ve Aile dergisi için yazdığım yazıyı gündeme getirmek istedim.
Bir grup araştırmacı “Zarafet”deyince ne düşündüklerini sormuşlar katılımcılara. Verilen cevaplarda görülen ortak nokta,zarif olarak düşünülen şeylerin siyah renk ,topuklu ayakkabılar,uzun ince bir beden yapısı ve ince bir ses tonu ile sizli bizli konuşma olduğu.
Kadın ve erkek arasındaki ilişkilerde ise,hanımın oturacağı zaman sandalyesini çekme, dış kıyafetini giymesi için tutma,ondan önce davranarak kapıyı açma,hemen her vesile çiçek alma gibi zahirden sadır olan davranışlar erkeğin zarif olduğunu düşündürüyormuş.
Katılanların bir çoğu da kültürümüze ait olmayan adab-ı muaşeret kaidelerini zariflik olarak zikretmiş. Kadın el uzatmadan erkek uzatmamalı,kadın konuşmadan erkek konuşmaya başlamamalı, şöyle oturmalı, ayak parmakları yana yok öteye bakmalı,sofra şöyle hazırlanmalı,bu kadar kaşık,şu kadar çatal şöyle sıralanmalı, su içerken böyle davranılması gerekir gibi…
Görünen o ki, zarafet söz konusu olduğunda,zihinlerde birkaç kavram birbirine girmekte. Zarafet,nezaket ,nezahet ve hatta letafet birbirine karışmakta birbirinin yerine kullanılmakta.
Zarafet , ince bir güzelliği,göze hoş görünmeyi, normali aşan bir davranış güzelliğini ,sözlerin,hallerin seçilip,süzülmüş olduğunu ifade eder.
Düşüncedeki zerafet sözlerden çok hallerden yansır. Böylece zarafet, dışı bezeyen iç güzellik olarak bilinir.
Zariflik adı altında zorlama davranışlar sırıtır. Zarafet gönülden bir akışla ,sade ve incelikle ola gelendir.Ambalaj ,süs ,eğilip bükülen,sesi incelterek söylenen söz değildir.
Bir şeyi işleyip bezeyince ona zarafet katmış olmayız. Süsleyip bezemenin de zarif olanı ve olmayanı olur. Zarif olan göze batmaz,doğal bir akışla gönülde yer bulur. Dışı süslemekle elde edilemez.
Nezaket,naziklik, zariflik, incelik, terbiye ,ehemmiyet anlamlarını taşır.Bir takım kurallar bütünüdür, eğitim ile elde edilebilir.Bir insan nazik olup zarif olmayabilir, ancak zarif olduğunda doğal olarak naziktir.
Bir de nezahet var. Yaradılıştan gelen,soydan beslenen, karakter haline gelmiş ahlak güzelliğini anlatır.Fıtri bir incelik olarak insanın ruhunda bulunur. . Sonradan eğitim ile elde edilmez.
Edep, pek çok anlamı yanında toplumda örf, âdet ve kural halini almış iyi tutum ve davranışlar ve bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan terimdir. İslamda ahlak ve görgü kuralları olarak bilinir.
Bu çerçevede hayatın her alanının, insanın her davranışının kültürlere göre değişen ayrı edebi-adabı var. Biz burada islami bakış açısı ile konuya bakıyoruz.
Toplumun temel taşı olan aile içi ilişkilerde bu adaplar azami önem kazanır. Bu adapların hemen hepsi incelendiğinde, adapların ana fikrinin kişinin,muhatap olduğu aile efradına empati ile yaklaşması ,eza vermemesi, muhatap olduğu gönülde hoşluk uyandırması esasına dayandığı görülür.
Hayatın özü,sırrı,şifresi sevgidir. Sevgi yeryüzünde rabbimizin rahmet ve merhametinin tezahürüdür. Rabbimiz Meryem suresi 96.ayette bunu taahhüt eder. -1-
Her hangi bir şeyi sevebilmek için onda olağandan farklı bir şeyler bulmak,görmek gerekir. Bu bir insan olduğunda nezaket ve ağırbaşlılık kapalı gönül kapılarını açabilecek kıymetli özelliklerdir. -2-
Kadın ve erkek, anne -baba olduğunda birbirlerine davranışlarında bulunması gereken zarafet ve nezaket boyut değiştirerek çok daha büyük önem kazanır. Zira onların şahsi özellikleri ve birbirleri ile olan muhabbet kaynaklı münasebeti çocuklarını doğrudan etkiler.
Sever ve sevdiklerini taklit ederler.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin dört mısrada özetlediği gibi, çocuk doğal akışı ile nezahet ve zarafeti anne ve babasından alır. Onlar bilir uygularsa çocukları da onlardan öğrenir. Bu yönü ile çocuk aileye ayna olur.
“Asalet; boyda değil soyda,
incelik; belde değil dilde.
Doğruluk; sözde değil özde.
Güzellik; yüzde değil yürekte olur.”
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbıyla birlikte deve eti yedikten sonra namaz için mescite giderler. Tam namaza duracakları esnâda birinin abdestinin bozulduğuna alamet olan bir koku duyulur. Peygamber Efendimiz, o kişinin abdest almaya çıktığında kimliği belli olacağı ve toplum içinde küçük düşeceğini düşündüğü için ,bugün “ Deve eti yiyenler abdest alsın!” Buyurarak herkese abdest aldırır ,böylece o kişinin diğer sahabe-i kiramın gözünde küçük düşmesini önler. -3-
Bu örnek gösteriyor ki zarafet ilk önce şimdilerde empati denilen digerkamlıktır.
Eşler birbirlerinin sessiz sözlerini duymalılar. Duymak için dinlemeli, anlamaya çalışmalılar. Düşüncelerinde zarafet sahibi olmalılar ki hallerine yansısın. Gerektiği zaman da biri diğerine “örtü” olsun. -4-
Eşler bilmeliler ki ,kendileri bal yiyip dururken çocuklarına fazla bal yeme demelerinin bir faydası yoktur.-5-Mesela kendileri ellerinden telefon düşürmezken,çocuklarına ekran yasağı koymalarının bir etkisi olmaz.
Anne-baba birbirlerine seslerini yükseltmemeliler ki,çocukları,
-Seslerini yükseltmemeyi,yürüyüşlerinde ölçülü ve dengeli olmayı -6-
Birbirlerine sahip oldukları (mal,aile vb) ile böbürlenmemeliler ki,
çocukları,
-Kibir ile,böbürlenerek yürümemeyi,-7-
Çevrelerine anlayış ve muhabbet ile davranmalılarki,
çocukları,
-Diğer insanlar ile empati yapmayı, -8-
İnsandan,hayvana çevrelerinde bulunanlara merhamet nazarı ile bakmalılar ki,
çocukları,
-Yaratılmışlara rıfk ile muamele etmeyi,-9-
Onun odasına girerken izin alarak girmeliler ki,
çocukları,
-Belli vakitlerde ana babanın odalarına izinsiz girmemeyi,-10-
Kendileri çevrelerine,kendi öz bakımlarına,yaptıkları işlere özenli olmalılar ki,
çocukları,
-Temizliği,güzelliği,incitmemeyi,-11-
Muhtaçları koruyup kollamaya,akrabaya iyilik etmeye,misafir ağırlamaya,hediyeleşmeye itina göstermeliler ki,
çocukları,
-Cömertliği,kerem sahibi olmayı,-12-
Beşeri münasebetlerde kullandıkları dile,hitap şekline,ses tonuna dikkat etmeliler ki,
çocukları,
-İnsanlarla konuşurken dikkat edilmesi gerekenleri,-13-
Kendilerine her seslenildiğinde bıkmadan usanmadan güzel bir cevap ile dönmeliler ki, çocukları
-Kendisine her seslenildiğinde “buyur” demeyi-14-
Tabii akışı ile öğrensinler, uygulasınlar…
Son bir örnek olarak Enes bin Mâlik on yaşlarında iken peygamber efendimize hizmeti esnasında onun sözsüz,hal ile eğitimini şöyle anlatıyor. “Hz. Peygamber’e yedi yahut dokuz sene hizmet ettim. Rasulullah benim yaptığım bir şey için ‘Bunu niçin yaptın?’, yapmadığım bir şey için de ‘Niçin yapmadın?’ demedi” -15-
Dip notlar.
1-) “İman edip salih işler yapanlar muhakkak, rahman onlar için bir meveddet (bir sevgi) verecek gönüllere sevdirecektir.
2-) Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allah nezâketle muâmele eder, nezâket ve ağırbaşlılığı sever, şiddet ve kabalık karşılığında vermediğini nezâket ve ağırbaşlılık karşılığında verir.” (Ebû Dâvûd, Edeb 10)
3-)İbn-i Asâkir, Târîhu Dimaşk, LXII, 373 [12878])
4-)”…Onlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız…” Bakara suresi 187 .ayet
5-) İmam-ı Azam ve bal yiyen çocuk.
6-)”Yürüyüşünde ölçülü ve dengeli ol; konuşurken de sesini ayarla. Unutma ki, seslerin en beğenilmeyeni eşeklerin sesidir!” (Lokmân 19)
7-)”Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin" (İsrâ 37).
8-)”Sizden biri, kendisi için istediğini (Müslüman) kardeşi için de istemedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olamaz.” (Buhari, İman, 7)
9-)Âişe (radıyallâhu anhâ): “Kendisinde dikbaşlılık olan bir deveye bindim. Hırçınlık etmeye başlayınca ileri geri sürmeye başladım. Bunun üzerine Resûlullah (sav): ‘Rıfkla, tatlılıkla davran!’ diye müdâhale etti…”Müslim, Birr, 78.
Kaba ve katı yürekli olmamak gerekir. ”Âl-i İmrân, 3/159.
“Rıfktan mahrum kalan bir kimse hayrın tamâmından mahrum kalmıştır. Ebû Dâvûd, Edeb, 11.
10-)Siz ey imana erişenler! Meşru şekilde sahip olduğunuz kimseler, içinizden henüz ergenlik çağına varmamış olanlar, günün şu üç vaktinde, sabah namazından önce, gün ortasında soyunup dinlenmeye çekildiğiniz zaman ve yatsı namazından sonra yanınıza girmeden önce sizden izin istesinler; bu üç vakit mahremiyetinizden korunmasız olabileceğiniz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmanızda sizin için de, onlar için de bir sakınca yoktur. Allah mesajlarını size işte böyle açıklamaktadır: Çünkü Allah doğru hüküm ve hikmetle buyuran mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir!
Aranızdaki çocuklar ergenlik çağına girdikleri zaman da, öteki yetişkinlerin yaptığı gibi, (evinize yahut belirtilen vakitlerde odanıza girmek istediklerinde, her defasında) sizden izin istesinler" (Nûr, 24/58-59)
11-)”Mü’min, bal arısına benzer. Temiz olan şeyleri yer, temiz olan şeyler ortaya koyar, temiz yerlere konar ve konduğu yeri ne kırar ne de incitir.” (Ahmed, II, 199; Hâkim, I, 147)
12-)Peygamberimiz (sav): “Allah cemîldir ve cemâl sâhiplerini sever, cömerttir ve cömerdi sever, kerîmdir ve kerîmi sever, temizdir ve temizi sever.”Tırmizi-edeb 41
13-)Hz. Enes bin Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem (yolda) bir adama rastlayıp da onunla konuştuğu zaman, adam dönüp gidinceye kadar Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, mübârek yüzünü ondan çevirmezdi ve adamla tokalaştığı zaman, adam elini çekinceye kadar O, mübârek elini adamın elinden çekmezdi. Hiç bir zaman O’nun mübârek dizleri de yanında oturan adamın dizlerinden ileride görülmemiştir.”İbn Mâce, Edeb, 21.
14-)Hz. Abdullah b. Ömer (r.anhümâ) anlatıyor: “(Bir defasında) bir adam üç kez Rasûlullah aleyhisselâm’a seslendi. Allah Rasûlü (sav) adamın her seslenişinde ona, ‘Lebbeyk! Lebbeyk!’ (Buyurun! Buyurun!) diye cevap veriyordu.” İbn Hacer el-Askalânî, el-Metâlibu’l-Âliye, Menâkıb, Hadis no: 3854.
15-) Müslim, Fedâil, 51-2; Ebû Davud, Edeb, 1.
Comments