Aşk dediğin susmağ ile…
- hüma
- 30 May
- 3 dakikada okunur

Dün İstanbul’un fethini hatırladık yine, yeniden. Gönüllerimizde, herbiri için bir iki satır yazmaya çalışsak sayfalar dolusu çalışma gerekecek muhteşem şahsiyetleri yad ettik.
Allah onlardan razı olsun.
Fatih sultan Mehmed’i, hocası Akşemseddin’i, Zağanos paşayı…Binlerce can vereni.
Onları andık,
Ve “Hikmet”i hatırladık Fatih sultan Mehmet hanın, Zağanos paşaya seslenişinde.
Müminin yitiği “Hikmet”i. -1-
"Hikmet" eşyanın hakikatini bilmek, varlıkların özündeki sırra nüfuz etmektir. Böyle bakınca hikmet, gönül gözü ile idrak edebilmenin adıdır.
İnsanın öfkesini akıl terazisinde tartması, nefsin heva ve hevesini dizginlemesidir. Bu yüzden Fatih Sultan Mehmed’in “hikmeti, hiddetle yenemezsin zağanos geri dur.” diye tembihlediği gibi, kalbin aydınlanması da ancak hikmetle olur. İnsanı iyi olana yönlendiren, çirkin ve kötü olandan alıkoyandır. Kime verilmişse ona çokça da hayr verilmiştir. -2-
“Ra'sü'l-hikmeti mehâfetullâh” Süyûtî’inin,Camiu’s-Sagîr’inden bir hadis-i şerif mucibince de “Hikmetin başı Allah korkusudur.”
Seyir, çıkış noktası Allah korkusu olan hikmetten ilime ,ilimden de imana varır, ilim iman etmeyi gerektirir zira. İman neticesi ise Allaht’tan başlayarak yaratılmışlara sevgiye ulaştırır.
Sevgi, diğerkâm olmayı gerektirir, diğerkâmlık da rıfkı ve merhameti. -3-
Hikmetle aydınlanan akıl, ilim ile desteklenir, imana yönelir. Çünkü iman, hikmetin son durağı değil, asıl menzili ve varış noktasıdır. Hikmet, akıl için bir nur; iman ise kalp için bir huzurdur. Hikmetin yolu, Allah’ın ayetleriyle, kainatın sırlarıyla beslenir. İman ise o sırların ardındaki Kudret’i tanıma ve teslimiyetle doludur.Fatır suresi 8. Ayete göre de,
“Allah dilediğini hidayete erdirir.” Ve nihayet, iman kalpte kök salınca, oradan filizlenen bir sevgi olur. Bu sevgi, Rabbine duyulan aşkla başlar, mahlukata duyulan şefkatle dallanır. Hikmetle yoğrulan akıl, imanla dolan kalp, sevgiyle taşan bir gönle dönüşür. Bu muhabbeti taşıyanlar da birbirine ayna olur. -4-
Hikmeti arayanların gönül aynasından bir diğerine merhamet yansır ; bakanı adil ve güzel ahlaklı kılar.
Çok anlatmış ilim erbabı. Onlardan ilham alıp çokça yazılır hikmet hakkında. Bir cuma mesajına da uzun gelir.
Bu vesile geçen hafta sonu bir gelip geçtiğim mekandaki nezih topluluğu, liderini,emek verenlerini anmak isterim.
Emanetçiyiz ya bize emanet verilenlerden, zaman denilen mühletin üç gününü geçirdik birlikte.
“Hikmet müminin yitiğidir, onu bulduğu yerde alır” -5-hadisi mucibince, bir hayal diyarda erbab-ı hikmet, iman çizgisinde bir araya gelerek ,rızalullah gayreti ile ,muhabbetullah,marifetüllah konuştular, dinlediler.
“Her daim iman “ ana konu idi.
Hikmet ehli, teenni ile davranan, kimi niçin sevdiğini bilen,davranışlarına hakim, yaptığı işi ihsan ile güzelce yapanlardı her biri.
İhsan ile çıkılan yol, yapılan iş nasıl olur hatırlattılar yeniden.
Gönüller feth ettiler.
Fetih ve Fatih misali.
Allah razı olsun.
Dün bir vesile net bir şekilde gördüm ki, Gönülden hikmet kaynaklı yansıyanlar illa dile gelmeyi gerektirmez. Hikmet burada da devreye girer. Gönülden gönüle yol olur. Sözsüz de konuşulur. Hikmetle hamuş olan dervişin hikayesi ile bitirelim.
Buhara’da, Nadir Divan Beği Medresesi’nin karşısında, Leb-i Havuz’un kenarında bir derviş bir zamandır sessizce otururmuş. Ne sadaka ister, ne konuşur, ne de bir şey yermiş. Görenler, “Acaba deli mi?” diye düşünürmüş.
Bir gün şehrin hüküm vereni gelmiş havuz başına. Kalabalık onu görünce yol açmış. Kadı, dervişe yaklaşmış, yüzüne bakmış, “sen burada ne yaparsın ey derviş?” demiş.
Derviş, gözlerini açmış ve kadıya bakmış. Cevap vermemiş. Kadı yine sormuş: “İnsan ilimle, amelle, sözle meşgul olur. Sen böyle susarak ne elde edersin?”
Derviş bu defa yavaşça konuşmuş: “Ey kadı efendi… Sen konuşarak hüküm verirsin, ben susarak hükümden kurtulurum.”
Kadı bir an irkilmiş. “Ne demek bu?” demiş. Derviş elini havuza uzatıp bir taş atmış. Suda halkalar oluşmuş. Sonra demiş ki: “Söz de taş gibidir. Attığın zaman halka halka büyür. Eğer neyi niçin söylediğini bilmezsen, o söz bir gün geri gelir ve seni bulur. Ben ise yıllardır bu havuza bakar, içimdeki taşları atmaktan vazgeçmeye çalışırım.”
Kadı derin bir nefes almış. Cübbesini toplamış ve usulca oradan uzaklaşmış. Arkasından bakıp iç geçirmiş derviş: “Sözle aşk mı olur a şaşkın. Aşk dediğin susmağ ile…”
1-) Tirmizi, İlim, 19.
2-) “ “Hikmeti dilediğine verir; kime hikmet verilmişse ona çok hayır verilmiş demektir; ancak akıl sahipleri düşünürler”, (Bakara 269)
3-)”Sen, Rabbinin rahmeti sayesinde onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba, katı yürekli olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi…” (Al-i İmran 159)
4-) “Mümin, müminin aynasıdır.” (Ebu Davud)
5-) İbn Mâce, “Zühd”, 15; Tirmizî, “ʿİlim”, 19)
🌹💖