Gününüz hayr olsun.Gökyüzü ayna gibi bugün. Bulutlu ama parlıyor. Uzun bakılamıyor.
Kabahatli çok etrafta. Onlara kızgın olanlarda çok dolayısı ile. Gönülleri kırgın,dilleri de gönüllerine tercüman. Asla affetmem.
” Asla affetmem” diyenlere bir iki kelam yazmak istiyorum bugün.
Bu seferlik affet belki de bilmez
Sürçen atın başı hemen kesilmez.
Der atalarımız.
Hatalar olur. İnsanız ya,kuluz hepimiz. Hafızamız da nisyan ile malûl. Unutur hata yapar,yanılır yanlış yaparız.
Yakıp yıkmadan önce biraz sabır ile beklemek,ikaz etmek, uyarmak, affetmek gerek.
Aynı hata üç kereden fazla affetmeyi kaldırmaz. Buna da dikkat etmek lazım.
Tekrar eden hatayı defalarca affetmek,yanlış yapanın yanlışını sürdürmesine yahut hatasını tekrar etmesine yol açar.
Toplumsal suçlar ayrı yazıların konusu. O suçlarda hak ve adalet yerini buluncaya kadar uğraşmak,asla affetmemek gerek. İki kişi arkasındaki hatalar burada söz konusu olan.
Birçoğumuz affetmeyi karşımızdaki kişiye bir lütuf olarak görürüz, gerçekte affetmek en başta kendimize yaptığımız iyiliktir. İçimizdeki zehiri boşaltıp hafifleyerek ferahlamaktır.
Sırtımızda kambur gibi taşıyıp durduğumuz hikayeleri sırtlarımızdan atıp rahatlamak...
Yönümüzü,rotamızı düzeltip bardağın dolu yanlarını görerek şükr etmek gerek.
Ama...diye itiraz edenleri duyar gibiyim. Hangi karşılaştığımız yanlış efendimize yapılanlar kadar büyük oldu.?
O affetti.
Tebliğ için gittiği Taif’de, kendisine hakaretlerle taş atıp kovalayanları,mübarek ayaklarını kanatanları,rabbim bilmiyorlar,bilselerdi yapmazlardı diye affetti.
Uhud Harbi’nde amcası Hazret-i Hamza’nın ciğerini hırsla dişleyen Hind’i, affetti. Mekke’nin fethi günü kelime-i tevhîdin şânı hürmetine.
Kızı Zeyneb (ra)yı mızrağıyla vurarak deveden düşürüp şehâdetine sebep olan azılı İslâm düşmanı Hebbâr bin Esved’i de affetti. İman etti diye...
Ve
“…Kul başkalarının hatâlarını affettikçe Allah da onun şerefini yükseltir…” (Müslim, Birr, 69; Tirmizî, Birr, 82) diye buyurdu.
Rasûlullah -sav-şöyle anlatır:
“Sizden önceki ümmetlerden bir adam hesâba çekildi; hayır nâmına hiçbir şeyi bulunamadı. Fakat bu adam insanlarla haşir-neşir olan zengin bir kimse idi. Hizmetçisine, darda kalan fakirlerin borcunu affetmesini emrederdi. Azîz ve Celîl olan Allah; «Biz affetmeye ondan daha lâyıkız; onun günahlarını örtün! Buyurdu .” (Müslim, Müsâkât, 30; Ahmed, IV, 120)
Arif Nihat Asya’nın şiiri ile noktalayayım sözü.
Aff-ı umumi
Kazayı, belâyı, eceli;
Habil'i, Kabil'i;
Melek olduğuna güç inandığım
Azrail'i
Affettim.
Beddualarıyla dili;
Sonu gelmeyecek meselleriyle
Başı, ayağı, eli
Affettim.
Açarken yapraklar, açarken güller
Diyar diyar, belde belde, dağ dağ
Gölgemin gölgesi kara haber,
Seni de;
Takdir, mukadderat, kader;
Seni de affettim.
Ey ebedî yolculuk;
Ey sesi yollarda kalmış,
Sözü dillerde kalmış
Hayatım çocuk;
Seni de, seni de Affettim.
Bahçemi beğenmeyen çiçekleri de,
Soframı hor gören yemekleri de.
Comments