Övülmüş komutanı ve övülmüş askerlerini rahmetle yad ederek başlayayım bayram içre bayram bu cuma gününe.
Bu cuma cuma gibi cuma. Hasret sona erdi. Cumanız mübarek olsun.
Geçmiş zamanlardan bir mesajı bulmam gerekti telefonumda.
Olayı,gelişmesini ve sonucunu tamamen unuttuğum bir mesaj. Ama hatırlamam gerek.
Geriye doğru taradım mesajları. Aradığım ne varsa bir anda açıldı önüme.
Mesele çözüldü. Ardından,günlerdir üzerinde düşünmekteyim.
Bir anda önüme serilen günler,aylar,yıllar ve mesajını aradığım kişi ile paylaşımlarım.
Mesajlar ile birlikte duygular da hızla geriye doğru aktı.
Üzüntü,kırgınlık,sevinç birer birer ortaya döküldü.
Daha dün gibi.
Ellerimizde ki beyaz ekranlar,bir çeşit amel defteri sanki. Hani,hesap günü sağ taraftan verilirse sevineceğimiz,hiç bir gizlisi saklısı olmayan defter...
Ardından pencereler düştü aklıma.
Hayatımızda açtığımız,baktığımız pencereler.
Her bir pencereden baktıkça doldurduğumuz sayfalar.
Farsça bir kelime pencere. Kısaca her tarafı kapalı herhangi bir yerde hava ve ışık sirkülasyonu ve içeridekilerin dışarıyı görmesi için bırakılan,içi ve dışı birbirine bağlayan ancak giriş ve çıkış için kullanılmayan açıklık.
Büyük,küçük,dar ,geniş,süslü,sade,yeni veya eski olabilir. Bazen ince bir yarık,küçük delik bile birer penceredir içerdekilere.
Nelerin penceresi olur dışarı açılan. ?
Ne görünür o açıklıktan baktığında.?
Binaların pencereleri olur ilk önce akla gelen. Üç,beş,daha az,daha fazla. Bakıldığında gökyüzü dışında değişen pek bir şey olmaz o pencereden. İnsanlar gelip geçer,kuşlar uçar,konar. Biri gelir diğeri geçer. Bazen şurada bir kedi,öte yanda köpekler,bazen uçuşan kelebekler salınır manzarada. Görünen temel özellikler sabit kalırken sonradan eklenenler yavaşça değişir.
Binaların,taşıtların vb benzeri nesnelerin pencereleri olduğu gibi bedenin de penceresi var. İçerden bakan neyi görmek isterse penceresinden,göz oraya bakar. İki tane biliriz ama ikisinin göremediklerini görebilen üçüncüsünden de söz ederler.
Gönlün de hem dünyaya hem ötelere açılan iki penceresi vardır.
Bu sebep ile olsa gerek göz bakar ,gönül görür der bazıları.
Hangi düşünce ile bakarsa göz,o yansır insanın duygu kaynağına. İç alemini o doldurur.
Haset ile bakarsa haset,ibret ile bakarsa ibret birikir derununda.
Niyazi mısri bir başka bakar.
Her ne görür kendi yüzün ger yahşi ger yaman görür.
Mısraları ile anlatır düşüncesini. Karşındaki ayna olur. Baktığında kendini görür, der.
Hanelerde eskilere anlatılsa, duyduklarına
inanamayacakları çok önemli bir kaç pencere daha var şimdilerde sayılması gereken. Evin içinde, en hızlı,en fazla görüntüyü oradan izler bakıp gören.
Hayatında gitmediği,adım atmayacağı,atamayacağı yerlere gider,asla göremeyeceği şeyleri izler.
En rezil,en sefil,en olmadık mekanlara oradan girer,en sefih olayları,insanları oradan izler. Aksi de olur. Çok güzel mekanlar görür ,insanlar tanır,sohbetler dinler.
Doğruyu,yanlışı,çirkini,güzeli orada görür.
Her insanın elinde de var o beyaz camlı pencerelerden evdekilerden ayrı.
Evdekinde, kendisine sunulanlar arasından seçim yapmak durumundayken ,elindekinde kontrol tamamen kendisine aittir.
İnsan bu pencerelerden izledikleri, oluşturdukları ile kendi mazisini oluşturur. Kaydını tutar.
Kiramen katibin iki omuzunda amel defterini yazarken,kişi de farketmeden şahit kılar sayfalarını,sayfalarını takip edenleri.
Doğrular kadar,yalan ve yanlışlar da delilli,binlerce şahitli hesap gününü bekler.
Alem içre alemde,iç içe pencereler. Gönlün penceresi göz. Gözün dünyaya açılan penceresi ekranlar ve ekranların sayısız sayfası.
Bir de kabirde ötelere açılan pencere var.
Bu dünyanın pencereleri nereye açılırsa,kabirdeki pencerenin manzarasını belirler.
Bu yüzden hayatımızda açılan pencerelere ve bu pencerelerden bakarak doldurduğumuz sayfalara azami dikkat gerek...
Comments