Manolya ağacının yansımasında,geçen zamana notlar…
- hüma
- 3 gün önce
- 2 dakikada okunur

Büyükçe bir manolya ağacı tam penceremin önünde. Altları pas tutmuş gibi kahverengi, üstü koyu yeşil ,kalın, kösele gibi yaprakları.
Efendimizin sünneti diye isim koyarım ben. Ağaçlara, eşyalara… Adını zühre koydum bu ağacın. Zira zühre parlar gökyüzünde manolya çiçekleri gibi.
İlk gördüğümde zühreyi bağrına yuva yapmış bir karga ailesi vardı. Yavruyu uçurdular yuvadan.
Yuva şimdi boş.
Kahverengi koltuğum, sabahın seheri, hafif esen rüzgar serin, taze hava yarı açık pencereden içeri dolan . Perde aradan çekilince gözlerim terütaze çiçeğinde Zührenin . Biraz şaşkın. Dün yoktu ki.
Büyük beyaz, narin bir düş sanki.
Kırılgan.
Kokusunu duymuyorum pencerenin ardından. Çok güzeldir. Ama bana dokunur. Hakkal yakin bilirim.
Şükrettim.
Bir beyaz çiçek peşinde, duygular , düşünceler oğul vermiş arı kovanı gibi. Daldan dala, oradan oraya dolaşıyor. Konup, oğul verecek.
Arılar oğul verdiğinde teneke çalarlar konsunlar bir yere diye. Burada seyrüsefer sesleri kovalıyor onları. Nerede yerleşip,mesken tutacaklar.?
Yapraklarında zamanı, çiçeğinde sırları tutan zarif ağaç Zühre’yi , vatanın şehitlerini,Muharrem ayını,Aşura gününü.
Nereden başlasam anlatmaya…
İlk önce inna lillah ve inna ileyhi raciun. Dünyaya gelen gitse gerektir. Bu gidişi, şehit olarak olana ne mutlu. -1
Yaşlı gözler,ağlayan sesler, metin duruşlar dokundu. Şehitlere rahmet, yakınlarına güzel bir sabır diliyorum.
Muharrem…
Ayların ilki, ama zamanın tam ortasıdır.
Umuttur, gözyaşı ile yoğrulmuş.
Bir ucu Kerbelâ’da yanar,
Diğer ucu tufandan kurtulan gemiye tutunur.
Bir yanda Hazret-i Hüseyin’in susuzluğu,
Diğer yanda Hazret-i Musa’nın denizi yarıp yürüyüşü vardır.
Bir yanda başı gövdesinden ayrılanlar,
Diğer yanda Nemrud’un ateşinde güle dönen dua…
İşte bu yüzden Muharrem ayı sadece matem değildir.
O, sabrın selamete açıldığı, duanın semayı yardığı,
Gözyaşının bir tufanı değil, bir baharı çağırdığı aydır.
Hazret-i Nuh’un gemisi Aşure gününde karaya oturdu.
Hazret-i Musa, kavmiyle denizi geçti ya o gün.
Yine o gün Hazret-i Yunus balığın karnından kurtuldu.
Hazret-i İbrahim ateşten selâmetle çıktı.
Hazret-i Âdem’in tevbesi o gün kabul oldu.
Ve biz…
Biz her Muharrem’de kendimize bir gemi yaparız.
Bir dua…
Bir sabır…
Bir secde olur gemimiz.
Ve suya değil, zamanın fırtınasına karşı yüzeriz.
Ama unutma:
Bu ayda en çok hatırlanan,
Bir susuz çocuktur.
Bir yetim bakış,
Bir kız kardeşin metaneti,
Bir annenin kalp kıyameti…
Kerbelâ, sadece acı değildir.
O, hakikatin susmadığı,
Aşkın yere düşmediği,
Bir ömrün Allah için verilebildiği yerdir.
Ve o sahneleri izleyen yıldızın adı Zühredir belki…
Gözyaşını yıldız gibi parlatanlar,
Karanlıkta yön bulurlar.
Tıpkı bu ayda,
Yasla harmanlanmış ümidi kuşananlar gibi.
Cumanızı tebrik ederim.
1-Âl-i İmrân, 169-171
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma! Bilakis, onlar Rableri katında diridirler; rızıklanırlar.
Allah’ın kendilerine lütfettiği nimetlerle sevinç içindedirler. Kendilerinin ardından henüz kendilerine katılmamış olanlara da, ‘Onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır’ müjdesini vermek isterler.”
Comments