Geçtiğimiz Pazar günü,hayatlarımızda tek ve çok özel olan rollere sahip insanlara adanmaya çalışılan ithal günlerden bir gündü malumunuz. Yüz küsür yıllık bir de hikayesi var tıpkı anneler günü ve sevgililer günü gibi.
Bu aynı tarihlerde, hemen hiçbir özgün davranışa özendirmeden, hediye ve çiçek alınarak aynı şekillerde kutlanması lanse edilen zorlama kutlama ve farkındalık oluşturma günleri hakkında herbirimiz kendimize özgü bir görüş sahibiyiz.
Bir kısmımız güzel alışkanlıklardır,iyiliğe,güzelliğe mutluluğa sebep oluyor bir mahsuru yoktur derken bir kısmımız da şiddetle karşı çıkıyor bize,kültürümüze ait değil diye.
Bir de Kapitalist işleyişin ,tüketim kültürü gereği oluşturmaya çalıştığı suni ihtiyaçlardan biri diye bakanlar var.
Bu uygulamaların kaynağı olan ülkelerde yaygın olan huzur evleri uygulamalarını hatırlatan ve samimi olmadıklarını söyleyenler de mevcut.
Ben ikinci ve üçüncü gruptanım. Pembe gözlükleri takıp iyilik ve güzellik hareketi diye bakamıyorum.
Öyle muazzam bir inanç medeniyetine ve milli kültüre sahibim ki, insanın hayatının her günü anne ve babaya özel.
Kültür denildiğinde,çok farklı tanımları var şimdilerde kültür dediğimiz “Hars” kelimesinin. 164 farklı tanımdan söz etmişler.
Kültürü kısaca ,
“Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü veya belli bir insan grubunun ortak değerleri ve inançları” olarak özetleyebiliriz.
“Sıbgatullah “Allah’ın boyası ile boyanmak .Allah’a ve peygamberine inanan insanın harsıdır. Kültürüdür.
Bu kültüre mensup bir insanın başka kültürlerin renklerinin ,kendi renklerine karışmaması için azami gayret göstermesi gerekir. Zira bilir ki,
“Kendisini bir kavme benzetmeye çalışan kimse, o kavimdendir.” (Ebû Dâvûd, Libâs, )
İyilik,mutluluk vesilesi olduğu söylenen bu günlerin, acılarını büyüttüğü insanların hikayeleri ile dolu olan bir de arka yüzü var.
Evladı olmayan anne babaların,baba veya annesini kaybetmiş yanlız çocukların, eşini kaybetmiş veya hiç öteki yarısını bulamamış olanların hikayeleri.
Savaş çocuklarının gerçekleri var.
Haftalar boyu anne,baba ve sevdiğine hediye al kampanyaları arasında çaresizce içine dönen bu insanların da birer güne ihtiyaçları yok mu bu mantığa göre.
Savaş ve zulümleri engelleme günü,Çocuğu olmayan anneler günü,evladını kendinden önce toprağa vermiş babalar günü,evlenmemiş gençler günü... uzar gider bu liste.
Çok konuşulan ve dimağların bıkkın olduğu bu konuda daha fazla yazmayacağım. Ama geçenlerde okuduğum bir ufak hikaye ile bitireceğim.Bu hikaye bizim kültürümüzün muhteşemliğini ,insanımızın empati kabiliyetinin gücünü çok güzel anlatıyor. Konuya çok yakışıyor.
Ak sakallı,peygamber sevdalısı bir dedeye,
“Peygamberimiz çocukları çok severdi,onlarla oynar, sırtında taşır,muhabbet ederdi. Hanımlarını bineğine alır, birlikte müsabaka izlerdi . Sizler hanımlarınızın bir metre önünden yürüyor,çocuklarınızı öpüp kucaklamıyorsunuz.“ neden diye sormuşlar.
Biz büyük savaşlardan çıkmış bir milletiz demiş ak sakallı dede.
-Savaşlarda çok yiğit şehit verdik. Onların dul ve yetimleri dolu etrafımızda. Bu yetim çocukların gönlü incinmesin diye sevmeyiz çocuklarımızı gözler önünde. Ve yine bu sebepten epey önünde yürürüz hanımlarımızın.
Comentarios