Allahumme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed.
Rabbimiz,
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin, selam edin.”
Buyurarak inananları ona salat ve selam etmek ile mükellef kıldı.
Hz. Peygambere (sav)Allah Teala’nın salât etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salât etmesi, şanının yüceltilmesini dilemeleri; müminlerin salât etmesi ise, dua etmeleri anlamını ifade eder.
Malum,Kur’an-ı Kerim’in, Hz. Peygambere (sav)salât-u selam getirmeyi emreden bu âyetine binaen, geçmiş dönemlerde tanzim edilmiş pek çok salâtu selam örnekleri var.
-Aleyhisselam=Allahın selamı, onun üzerine olsun. Salavatı bu salavatların en kısalarındandır.
-Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin tıbbil'kulubi ve devaiha ve afiyetil, abdani ve şifaiha ve nuril'ebsari ve ziyaiha ve ala alihi ve sahbihi ve sellim.=Ey Allahım ! kalblerin doktoru ve devası, vucutların şifası, gözlerin nuru ve ziyası olan Muhammed'e (S.A.V.) aline ve ashabına salatu selam eyle. Salavatı da uzunca bir salavata örnek olur.
“Dünya neye sahipse, O’nun vergisidir hep,
Medyun o’na cemiyet, medyun O’na ferdi.
Medyumdur O masuma bütün beşeriyet.
Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.”
Mehmet Akif merhumun veciz ifadesinde olduğu gibi,Kelime-i şehadeti söylerken dilimiz,gönlümüz ikrar ederken,şahitliğimiz vesile olsun, Rabbimizin ve Resul’ünün birlikte yazılmış isimleri ile beraber yazılsın adımız duası taşırız içimizde.
Kelime-i şehadet’teki ikrarımız ve şahidliğimiz belli bir edebi gerektirir Allah ve Rasulüne karşı.
Edeb ,ahlakın yazılı olan ve olmayan kurallarını içeren genel bir kavramdır ve ahlakın en üst seviyesidir.
“Bana edebi rabbim öğretti, ne güzel öğretti”hadisi gösterir ki Peygamber efendimizin edebi, müminler için esas alınması gereken edeptir.
Allah’a cc karşı edeb, hadisi Şerif de belirtildiği gibi ondan haya etmeyi gerektirir. Allah’tan gereği gibi hayâ edin.” buyurdular. Bunun üzerine yanında bulunan sahabeler: “Ya Resulallah! Elhamdülillah biz Allah’tan hayâ ediyoruz.” deyince, Hz. Peygamber (sav.) şöyle buyurdular: “Allah’tan hakiki olarak hayâ etmek; gözünü, kulağını, haram olan şeylerden korumak, haram yemekten ve zinadan sakınmak, ölümü ve dünyanın fani olduğunu düşünmektir. Ahiret mutluluğunu isteyen kimse, dünya ziynetlerine önem vermez. İşte böyle yapan kimse, Allah’tan hakkıyla utanmış olur.”[Tirmizi]
Peygamber efendimize karşı edeb konusunda ayetler yol gösterir.
Sesi peygamberimizin sesi üzerine çıkacak şekilde sesi yükseltmemek, Resûlüllah'ın (s.a.s.) ismi anılınca veya O'ndan (s.a.s.) bahsederken edeb ve tazim ile anmak ve O'na (s.a.s.) salât ü selâmda bulunmak, sahabenin birbirine seslendikleri gibi ona seslenmemeleri de bu edeblerden bazıları.
Sahabe-i kiram kendisinin zamanında bu edeblere azami derecede riayet etmişler. Başlarında kuş varmış da uçacakmış gibi dinlerlermiş efendimizi.
Öyle sessizce,kıpırdamadan.
Medine’ye hicretten sonra evinde aylarca kaldığı Ebu Eyyüb El Ensari ra ve eşi alt katta kalan efendimize rahatsızlık veririz korkusu ile bir kaç gün uyuyamamışlar mesela.
Hz Ebu Bekirin,peygamber efendimizin işaretine rağmen onun önünde imam olmaması da bir diğer örnek. Sahabe-i kiramın,tabiinin,tebe- i tabiinin ve daha sonraları gelen ümmetinin peygamberimiz efendimize azami edeb içinde gösterdikleri davranışlara yüzlerce örnek yazılabilir. Burada yazdıklarım sadece bir iki misal.
Bu konuda ecdadımızın gösterdiği ihtimam bugün mübarek kabri ziyaretlerine açıldığında çığlık çığlık ziyaretine koşan ümmetine örnek olur umarım.
Osmanlı, Mecsid-i Nebevî'de çalışanların mescide ve Efendimiz'e saygısızlık olur diye, dünya kelâmı etmemeleri için tamimde bulunmuş; araç ve gereçlere sembolik zikir tahsis etmiş, mesela süpürge için (bir defa Subhanallah), temizlik bezi için (Elhamdülillah) faraş için (iki kez Subhanallah) gibi.
Çalışan farzu muhal süpürgeye mi ihtiyacı var 'süpürgeyi uzat' demiyor, (bir kez Subhanallah) diyor. Karşısındaki de onu anlıyor, bu şekilde Efendimiz'in ruhaniyetini de incitmemiş oluyorlardı.
Comments