Epeydir inememişti aşağılara. Yağmur ağan bulutlardan fırsat bulup. Yemyeşil çimenler,ağaçlar arasında gezerken,başını sağ tarafa çevirdiğinde kim görse şaşırırdı onun gibi ,yeşiller arasındaki bu renk cümbüşüne. Meyve bahçesinin sağ tarafında dut ağacının gölgesinde sanki bir ressam boyalarını karmış , karıştırmış paletini sarı,mavi ,eflatun,pembe ,açıklı koyulu tonlarıyla bırakıvermiş gibiydi duvar boyunca.
Tutuldu kaldı gördüğü güzellik karşısında. Yaklaştı, yaklaştıkça belirginleşti görüntü.
Sarıdan başlayıp,pembeye bulanan, eflatuna bezenip mavi tonlarda dolaşan ortancalardı onlar. Duvar dibine sere serpe yayılmışlardı.
Neden bilinmez ama biraz hüzünlü bir geçmiş zaman esintisi sundu bu rengarenk göz ziyafeti. Sanki zihninin derinliklerinde boş bir evin duvarında görüp sevdiği kartpostal görüntüsü çağrışım yaptı inceden inceye .
Çatısı kararmış tahtalar ile kaplı,beyaz duvarlı ,pencere pervazları mavi boyalı bir köy evinin bahçesinde,çitin önündeydi o çerçevede ortancalar. Yerde yer yer kırmızı boyaları dökülmüş teneke bir sulama kabı duruyordu.
Dutun gölgesine,ortancaların biraz üst tarafında bir yükseltiye oturdu. Arılar tek tük kalmış dutların etrafında bal toplama derdinde uçuşup duruyorlardı birinden ötekine.
Derviş edalı ortancalar ne düşmüşse kısmetlerine büyüdükleri toprağın bağrında onu beğenerek alıp güzel renklerle yollarına devam etmekteler. Ne maviler pembeleri kıskanır,ne eflatunlar diğerlerine haset eder. Bu rindane duruş ne hikmetli ibret sebebi bakıp görebilene diye düşündü.
Lisan-ı hal ile , Rabbin iradesine teslimiyet sergiliyor, verilene kanaat ediyor ,rıza gösteriyor,en güzel renkleri açarak şükür ediyorlar dedi kendi kendine. O yok,bu yok, keşke şu olsaydı böyle yapardım gibi atalete sebep kılınan beklentilerden uzak , hoştur bana senden gelen tavrı sergiledikleri.
Dolgun başaklar gibi boyunları bükük, tevazu ile dengeli bir duruş içindeler. Ne yer ile yeksanlar, ne başları bulutlarda.
Ortancalar bulundukları yerin toprağına göre renklenirler. Bunu bilenler toprağın pH değerine doğal veya kimyevi maddelerle müdahale eder istedikleri renklerde açmasını sağlarlar. Gazete kağıdı,portakal kabukları,büyükbaş hayvan gübresi ile desteklenmiş bir teneke kabın içinde mavileşir, biraz sirke katılmış su ile sulanırsa pembe tonları ile coşarlar, bilirdi.
Annesinin ortancalara sevdalı dedesi Süleyman efendi çivit ilave edilmiş su ile sular,bazılarının dibine de paslı çiviler koyarmış baktığı ortancaların.
Büyük dededen beş nesil sonra kızının yetiştirdiği,kuruttuğu ortancalar geldi aklına. Genetik kodlar etkili olmalı diye mırıldandı.
Pek çok çeşidinin içinde,kendisinin ilk adını taşıyanının varlığını,onun çiçeklerinin,leylak çiçekleri gibi içe dönük olduğunu hatırladı. Daha bir sevdi adını.
Çiçeklerin dilinde pembe ortancalara, aile,samimiyet, dostluk, anlayış, mavi ortancalara ise huzur ve barış anlamını yüklemişler . Bazı efsanelerde samimi bir özürü ifade ettiği de olmuş. Ama benim gözümde herbiri bir kanaatkarlık abidesi diye düşündü oturduğu yerden doğrulurken.
Kendi hayatına nispet ettiğinde iyi ki dedi, bugün meyve bahçesinde gezintiye çıkmışım.
Ne çok şeye sahibim rengarenk çiçek açmak için...
Comments