Aylardır bitmeyen bir beste gibi çalıp duran sesler var zihnimin derinliklerinde.
Her yeni güne başlarken gönlüme hüznü çöken çarçur edilmiş hazinemin sesleri.
Saatlerim,günlerim , akıp giden zamanım.
Değer biçilemeyecek kıymetli hazinemi,zamanımı ve onun savrulma seslerini yazmak istedim bugün.
Onun insanı erittiği ,tahta kurdu misali hatıralarını kemirip tükettiği gibi, insan da onu harcamakta düşünmeden, acımasızca.
Hani araç içinde seyahat ederken kimi kaçırmaz yoldaki detayları, yol kenarında gezinen ,beslenen hayvanları, bahçeleri,evleri.
Dağları,dereleri,mevsimine göre bezenmiş ,renklenmiş, kurumuş dalları,ağaçları.
Görür onları.
Hayran olur çiçeğine,sararmış yaprağına ,kuru dallarına.
Kimi ise farkında bile olmaz.
Ya uyumaktadır başı geriye düşmüş, ya başka bir alemde hülyalarda.
Gözleri bakar görünür,lakin görmez.
Aynı yol, aynı seyir lakin ayrı tat.
Ramazan hilalinin gölgesi üzerimizde.
Lezzeti gönlümüzde.
Ve yine şaşmayan izdüşümü zalimlerin zülmünün.
Dumanlar yükseliyor altun kubbenin ardından
Dumanlar yükseliyor kesif koyu renkli
Yayılıp açılıyor, zerre zerre karışıyor havaya
Onun için yanık kokulu aldığımız nefesler
Yanık gönüllerin sessiz ahu zarları yüklü zerreler
değdikleri yeri yakıp kavuran.
Çöle düşmüş gölgesi yemyeşil zamanların.
Semamızı karartan yanık kokuları geliyor ötelerden
Feryatları çınlıyor sahurlarda,iftar sofralarında
Bir bereket ve rahmet mevsiminin izdüşümünde
Rahmet indi yeryüzüne de zaman rüzgar atlara bindi
Yolu yarıladı etekleri,örtüleri uçuşan yolcular
Şaşırdılar rüzgar yeleli atların hızına.
Yara üzerine yara,acı üzerine köz biberler serpiliyor.
Gri gökyüzü ,kırmızıya boyalı yerler
Gönüllerde birikenler bazen dillerden,
Bazen gözlerden dökülüyor.
Zaman rüzgardan atlara bindi dostlar.
Uçuşuyor yeleleri atların.
Nalları ateş saçıyor çarptıkça taşlara.
Burnundan alevler saçıyor adeta kanatlanıp uçacak.
Başı rahmet, ortası mağfiret ,sonu
Cehennemden kurtuluş olan müjdeye doğru.
Comments