Mevsimlerden hazan, aylardan son teşrin,teşrin-i Sani, karakış veya songüz diye bilinenin ilk günü.
Kadim halk takviminde eskiler, 365 günlük yılı “Kasım” ve “Hızır” olarak ikiye ayırmışlar. Kasım bölen demek ve bizim tek Arapça kökenli ay ismimiz. -1-
Kasım 179, Hızır ise 186 gün. Yılın Kasım kısmı,8 Kasım’da başlar, 6 Mayıs’a kadar sürer. 6 Mayıs’ta da Hıdrellez ile birlikte Hızır günleri başlar.
Kasım ayı çiftçiler için yılbaşı hükmünde. Bir önceki yılın gelir ve giderleri kapatılır, yeni yılın defteri açılır.
Kasım zamanının ilk 135 günü, kışın en şiddetli olması beklenir, işler ona göre ayarlanır. 135 günlük sürenin 46. gününden itibaren "Erbain" soğukları beklenir ve kırk gün sürer. Erbain Arapça 40 demektir.
80. Günden yani Erbain’in bittiği günün hemen ertesinden itibaren de “hamsin” soğukları gelir. Yani 50 gün sürmesi beklenen soğuklar. Malum Hamsin de 50 demek Arapçada.
Bu hamsin soğuklarına 'Zemheri' de denilir. Erbain, hamsin derken aylar, soğuklar gelip geçer. Doksan gün sonra insan kendini şubatın beşinde bulur. Toprak yavaş yavaş canlanmaya başlar.
Yılın Kasım günlerini teker teker sayarak orta noktayı geçti mi içlerine bir ferahlık çöker “geldik yüze, çıktık düze” ya da “Kasım yüz, sabanı düz” derler.
Bu uzun girişten sonra bende derin yaraları olan bu kasım günlerinde bir yaprak daha döküldü aile ağacımdan.
Yedi kardeşten beşincisi,altıncı olarak Rabbine kavuştu. Babamın bir küçüğü Hatice Fetanet.
Bir dindar, zarif,tatlı hanımefendi geçti dünyadan. Hafif, süzülür gibi, sessizce.
Babam kardeşleri arasındaki muhabbeti çok dile getirirdi. Hep bir diğer kardeş için , o yesin,o giysin, en iyisi onun olsun diye sergilenen davranışları içeren hatıraları dinledik kendisinden. Kabahat oldu mu da kabahati üstlenmek söz konusuydu kardeşim üzülmesin ,incinmesin diye.
Kız kardeşlere ayrı bir itina ile hep gönlünde ,dilindeydi babamın. Bazı seyahatlerinde Fetanet de olsaydı diye istediğini, hadi geliverin diye teşvik ettiğini hatırlıyorum.
Ayrı aile hayatları içinde yanyana evlerde komşu olarak yaşadığımız da oldu , arada kilometreler, okyanuslar olduğu da.
Muhabbet hep baki kaldı.
Bu muhabbeti dedem ve babaannem öyle derin ekmişler ki gönüllere yokluklarında dahi devam etmekte.
Her gidenin ardından söylenecekler, söyleyenin dağarcığında birikenler kadardır. Benimle halam arasında bir gece yarısı ağlayarak uyandığımda sarılarak gözyaşlarımı silişi var gözümü kapattığımda. Kabus görmüş olmalıyım. Bizde kalıyordu. Ben uyandığımda ayaktaymış. Yatıştırıvermişti korkmuş küçük kızın gönlünü.
Halam fiziken ve ruhen zarif bir hanımdı. Sanata yatkınlığı ,hafızasının çok kuvvetli olması ile bilinirdi.
İlk çocukluğun dışında çok yakın olamadık şartlar gereği. Bayram seyran bir ayağımız İstanbul’da. Diğeri dünya turunda. Ne kadar istesek de sık görüşülmedi.
İstanbul’u semt semt yürüyerek gezdiğini anlatmıştı bir sefer. Yürüyerek daha iyi tanınıyor semtler derdi. Otobüs ile gideceği semte gider, orayı adım adım dolaşırmış.
Gezdiği yerlerden değişik küçük güzellikler bulur alırdı. Bu ne değişikmiş dediğimizde annem filan yerden almış derdi Müberra.
Ağabeycim,kardeşim muhabbeti yüklenmiş ses tonu ile hitap kelimeleriydi.
Yerine göre giyinir, yerine göre konuşurdu. İsrafı sevmez, giyeceklerini uzun süre kullanabileceği şekilde seçerdi.
Üç seneye yakın yatak ömrü oldu. Sessiz ve sakince çoğu zaman uyudu bu süreçte.
Son nefes geldiğinde rabbine kavuştu. Kalabalık bir cemaat ardından iyi bilirdik diye şahitlik ettiler.
Şahitliğimiz odur ki, halam “rahat edenlerden “di.
“Rahat edenleri”anlatan bir hadisi şerif ile cumanız mübarek olsun.
Ebû Katâde b. Rib'î el-Ensârî (r.a.) hadisi:
Bir gün Allah Resûlünün (s.a.s.) yanından bir cenaze geçirildi. Resulullah,
"Rahat edenler var bir de rahat edilenler var." buyurdu.
"Rahat edenler kim, rahat edilenler kim yâ Resulullah?" dediler.
Şöyle buyurdu:
"İman etmiş bir kul öldügünde dünyanın yorgunluğundan ve derdinden kurtulup Allah’ın rahmetine kavuşarak rahat eder. Günahkâr bir kul öldügünde ise diger kullar, ülkeler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulup rahat ederler."
[Buhari, Rikâk, 42; M2202 Müslim, Cenâiz, 61.]
1-) Ocak (Türkçe): Kışın evlerde ateş yakılan yer.
Şubat (Süryanice)
Mart (Latince): Maritus (mitolojik isim Mars'tan)
Nisan (Süryanice)
Mayıs (Latince): Tanrıça Maria'nın ayı.
Haziran (Süryanice)
Temmuz (Süryanice) Temmuz aynı zamanda Sümerlerin bereket tanrınsın adıdır. Festivallerin adı da Dumuzi’dir. Burada ilginç bir açıklama yapmam gerekiyor: Dam, Sümerce kadın demektir. Eski Mısır’da Dama; bir araya gelme, Damuzu kadının erkek arkadaşı demektir. Günümüzde kullanılan ‘’Damsız girilmez’’ terimi de bu kökten gelmektedir..
Ağustos (Latince): Roma İmparatoru Augustus'un adından…
Eylül (Süryanice) Üzüm ayı anlamına geliyor
Ekim (Türkçe): Toprağı ekmekten
Kasım (Arapça): Bölen
Aralık (Türkçe): İki zaman dilimi arası.
Comments