top of page
Yazarın fotoğrafıhüma

Satranc-ı urefa.

Hep zâhire,görünene,görüntüye odaklandığımız günümüzde,görünenin arkasını ön plana çıkartan bir diziyi,çok severek,heyecanla izliyorum Pazartesi akşamları.

Hayatın,ilişkilerin öte yüzünü,tesadüfleri,tevafukları,derin bağlantıları

İle birlikte anlatıyor.

Senaryonun üzerine kurulduğu oyun Satranc-ı Urefa (Ariflerin satrancı...

Oyunun ilk ortaya çıkışında ileriye göndererek ödüllendiren basamaklar arasında kuşlar, geriye götürerek cezalandıran basamaklarda ise yılanlar çizili olduğundan “Yılanlı Dama” diye de anıldığı olmuştur.

Yusuf Çağlar’ın hazırladığı aynı isimde bir kitabı olan satranc-ı urefa kısaca vuslata yani rabbine ulaşmak için insan nefsinin aşması gereken mertebeleri anlatıyor.

Bir rivayete göre Muhyiddin-i Arabi diğer bir rivayete göre de Süleyman çelebi bu oyunu 8 asır öncesinde geliştirmiş.

“Satranc-ı urefa yani “ariflerin satrancı” satrançtan farklı. Buna bir oyun demek bile çok zor. Şatrancın levhası, “Sevgili”ye kavuşma çabası içinde zor ve meşakkatli geçen dünya hayatının kuşbakışı bir haritası gibi. Rabbine ulaşmak için yürümek zorunda olunan yolda, önüne çıkacak sayısız hamleden yalnızca yüz tanesini işaret ediyor. Tasavvuf yolunda bu yüz hamleden sonra “Visal”e ulaşılabiliyor.”

Topaç gibi dönen,altı köşeli yüzünde rakamlar olan sayı fırıldağı üzerindeki rakamlar belirliyor adımları.

Oklar yükseltiyor, yılanlar düşürüyor.

Oyun levhasındaki kutucuklara nakşedilen ahlakî kavramlar ve değerler, insanların yaşam serüvenlerinde karşılaştıkları veya karşılaşmaları mümkün durumların iz düşümünü yansıtıyor. Oyunu oyun yapan en önemli unsurlardan biri de hayat ile iç içe olma özelliği. Oyuncu, oyunu kazanma duygusu ile oynamaz bu oyunu. Hayat şartlarında karşılaşılabilecek olumlu ve olumsuz durumlar karşısında doğru ve etkili kararlar almaya yardımcı olabilecek ipuçların oyun aracılığıyla bireye aktarılması amaç.

Oyun levhasındaki basamaklar arasında en ilginç olanı ise 87. basamakta bulunan Muhabbet. Bu basamak hanesine geleni dolaştırmadan,doğrudan visale ulaştırıyor.

Oyun hakkında Necip Fazıl Kısakürek çeşitli eserlerinde satranc-ı urafa yı anlatmış.

“Şeyh-i Ekber Muhiddin-i Arabi Hazretleri’nin Satrancı Urefası var. Ariflerin satrancı...Orada levha levhadır ahlak. Ortaya kadar kötü ahlak. Seyirde ,sülûkde ,merhale merhale ilerleyişte bir yere gidilip aşağı düşülür. Yılanlar tutar orayı.

Sonra iyi ahlak başlar. Basamak basamak çıkılır.

Orayı da kuşlar uçurur. Fakat iyi ahlakın sonunda iki yer vardır ki,son imtihanı belirtir. Biri kibir ve gurur. Biri kaza ve kader...


Vuslatın bu bölümünde Nesimi’nin güftesini ve Feyzullah Çınar’ın bestesini Emre sertkaya seslendirdiği bir de Ezgi vardı. Senaryonun akışı içinde okunduğu yere çok yakışmış bir ezgi.


Har içinde biten gonce güle minnet eylemem

Harabi,Farisiyi bilmem, dile minnet eylemem

Sırat-ı Mustakim üzere gözetirim Rahimi

İblisin talim ettiği yola minnet eylemem


Her gün bir iyilik örneği yazmaya gayret etmeye niyet ettim...Bugün,sağ elinin verdiğini solundan gizlemek isteyen bir hayr sahibinden bahsetmek istiyorum. Harıl harıl kim diye arıyorlar. Bulamazlar umarım. 😊

Hasköy'de çoğunluğu gecekondudan oluşan mahallede hemen herkes 1 aydır gece kapılarının arasından bırakılan para dolu zarfları ve bunu kimin yaptığını konuşuyor.

Bazı kişiler sabaha karşı mahalleye giriyor ve önceden belirledikleri maddi durumu kötü ailelerin kapıları arasından içeriye zarf bırakıyor.

Bazı eve tek, bazılarına ise 2 ya da 3 zarf. Zarfların her birinden bin TL çıkıyor. Sabah kalktıklarında zarfları görenler, içine açtıklarında da büyük şaşkınlık yaşıyor. Her zarfta bin TL bulunuyor. Aynı zarfların başka evlere de bırakıldığını öğrenenler, daha sonra bunun bir yardım zarfı olduğunu anlayarak rahatlıyor. Şimdi herkesi 'Hızır" adını verdikleri bu hayırseveri merak ediyor.

455 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page