Bütün birikimlerime,birikimlerimin duygularıma verdiği mantıklı cevaplara rağmen içimde annesini kaybetmiş,durmadan ağlayan bir kız çocuğu var.
Susmuyor.
Köklerini yitirmiş bir ağaç gibiyim diyor , diyor demesine de göğe uzanan dalları var. Onlar da sen de bizim ağacımızsın cennete uzanan diyorlar.
Bu küçük kız yüzünden hasbihal edemedim buralarda.
Hayat ağacı,Zeytin ağacının bir diğer ismidir. Bilirsiniz.
Memleketini anlattığı kadar insanı,insanın yetiştiği aileyi de anlatır ağaç. Bir anlamı “şecere”dir, bir manası soy.
Bir bu yüzden , birde yediden yetmişe dizilip,çizildi mi dal dal ayrılarak ağaca benzeyen tabloya soy ağacı derler.
Zeytin,incir ,şeftali,kestane,kızılcık ve daha pek çoğu ağaçların,ip ucu gibidir, ağacında o diyar okunur.
Bunu bildikleri için olsa gerek Gazze’nin zeytin ağaçlarını yok etme çabasında yeryüzünün zalimleri.
20 Ekim 2010: İsrail askerleri Burin bölgesinde kendi arazisinde zeytin toplayan bir Filistinliye saldırıp yaklaşık 2500 zeytin ağacını yaktı.
16 Haziran 2011: İsrail Ya’bed bölgesindeki zeytin ağaçlarını ateşe verdi.
1 Mayıs 2012: Haaretz Gazetesi’nin haberine göre İsrail Batı Şeria’da Filistinlilere ait binden fazla zeytin ağacının sökülmesi için talimat verdi.
17 Ağustos 2015: İsrail Utanç Duvarı’nın Beytüllahim bölgesindeki uzantısını tamamlamak için o bölgede yer alan ve 100 Filistinli aileye ait olan topraklardaki zeytin ağaçlarını yaktı.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Zeytin ağacı önemli. Çünkü azmi,kararlılığı ve hayatı temsil eder. Kuran-ı Kerim’de Tîn suresinde üzerine yemin edilen iki ağaçtan biridir. Allah cc Tîn suresinde incire ve zeytine yemin eder , Sina Dağı ve “Emin Belde’yi” şahit gösterir.
Posta koyduğum eserin ressamı Sliman Mansour ,Zeytin ağaçları, zor koşullar altında yaşamını sürdürmeyi başaran Filistin halkının kararlılığını temsil eder diyor.
Fotoğraf ve videolar çok etkili.
Bir kadın var birinde gözü, gönlü ağlarken,yüzü gülen.
Diyor ki;
“imrenin,gıpta edin bana, bütün ailem şehit benim”
Şehitlik mertebesine nail oldular diye bir yanı ayrılık ateşi ile yanarken diğer yanı gülüyor.
Allah yolunda, din veya inanç uğrunda canını verendir şehit. Kelime anlamı tanıklıktır. Çoğulu şüheda gelir. Şehidlik, İslâmiyet’in yanı sıra Yahudilik, Hıristiyanlık ve Sih dinlerinde de yer alan bir kavramdır. Şehit sayılmanın şartları vardır.
Allah yolunda, din veya inanç uğrunda,vatanını korumak için canını verenden başka,malını korumak için öldürülen şehiddir, ırz ve nâmusunu savunurken öldürülen şehiddir, nefsini müdafaa ederken öldürülen şehiddir...
Ayrıca başka sebepler ile vefat edenlerden ve şehid sayılanlar vardır.
Şehadet, büyük bir mertebedir. Kuran-ı Kerim ve hadislerde açıkça bildirilmiştir.
“Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Zira onlar diridir, fakat siz farkında değilsiniz” (el-Bakara 2/154);
“Sakın Allah yolunda öldürülenlerin ölü olduklarını sanma! Onlar diridir ve rableri katında rızıklara mazhar olmaktadır” (Âl-i İmrân 3/169);
“Allah yolunda öldürülenlere gelince Allah onların amellerini zayi etmez (...) Allah onları kendilerine tanıtmış olduğu cennete koyacaktır” (Muhammed 47/4-6)
“Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lutuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır! (Nisâ 4/69)
Peygamber( sav) efendimiz de bir çok hadisinde ;
-Şehid olan kişinin acı çekmeden öldüğü, kanının ilk damlası yere düştüğü anda kul hakları dışında bütün günahlarının affedildiği, şehidin kabir azabı çekmeyeceği, cennetteki makamını göreceğini,
-akrabalarından yetmiş kişiye şefaat edebileceği
-ve cennete ilk girenlerden olacağı
-Allah katında iyi bir mertebeye erişerek ölen kullar içinden sadece şehidlerin dünyaya dönüp tekrar şehid oluncaya kadar Allah’ın dinini yüceltmek isteyeceğini anlatır. -1-
Ölüm inançlı,inançsız herkes için yaradılışın müdahale edilemez gerçeğidir.
Ancak, ölüm ile kazanılan mertebeye,şehitliğe sevinmek inanç gerektirir.
Bir iman meselesidir.
Bu iman ile zenginleşmiş gönüller inanılmaz bir mazlum duruşu sergiliyorlar dünyaya. Dünya, hidayet nuru ile ışıldayan yüzlerle zenginleşiyor.
Bu yeryüzünün en pervasız zalimleri zeytin ağacı diyarının insanlarını bilmiyorlar. Zeytin ağacı tek bir yumrusu kaldığı sürece kesilse,hastalansa,gövdesi ölse bile küllerinin arasından yeniden filiz verir. Bu sebeple onun bir adı da “Ölmez Ağaç” ya da “Hayat Ağacı” dır.
Bu diyarın insanları da ağaçları gibidirler, onlar gibi tek bir yerden tutunur tekrar yeşerir meyve verirler. Azimle tutunur hayata , direnir mezalime, gülümserler ölüme.
Hafızası var derler,odununu işleyen ustaları zeytin ağacına. Dediklerine göre ürün hazırlarken kabuğundan bir parça bırakmak gerekirmiş içine dışını hatırlatan ,yoksa çatlayıp bozulur bir çeşit kendini imha edermiş.
Damar yapısında oluşan desenlere bakarak ceviz ve zeytin ağacı doğadan resim çeker ve bu resimler ağacın damar yapılarında görünür de derler aynı ustalar.
Unutulur sanmasınlar bu mezalim. Taşa,toprağa,ağaca işleniyor,kayıt tutuluyor,belgeleniyor.
Cemreyi bilirsiniz. Hani her bahar havaya,suya toprağa düşen. Cemre kor ateş demekmiş. Kor ateş düşermiş havaya,suya,toprağa. Bir ne demekmiş cemre? Mina da şeytan taşlandıktan sora biriken taşların adıymış. Ateşe düşürmeye yemin ettiklerinin öfkesi taş diye atılmış, kor ateş olmuş düştüğünde.
Zeytin ağacına cemre düştüğünde, alevsiz dumansız kor ateş ile böyle için için yanarmış.Bir yandan yanar, bir yandan yemyeşil yaprakları ile hayrete düşürürmüş görenleri. Ölürken, dirilir gibi.
Bağrında kor ateş, sağlam yerleri ile tutunurmuş toprağa. Ve zaman geçip günü geldiğinde bir minik filiz boy verirmiş küller arasından…
“Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var? Yoksa «Biz, intikam almağa gücü yeten bir topluluğuz» mu diyorlar? Her halde o topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır. Bilakis kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. Saat cidden çok feci ve acıdır.-2-
1-
(Tirmizî, “Feżâʾilü’l-cihâd”, 25, 26),
(Tirmizî, “Feżâʾilü’l-cihâd”, 25)
(Müslim, “İmâre”, 143; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 27),
(Buhârî, “Cihâd”, 6, 21; Müslim, “İmâre”, 109)
2-
Kamer suresi 43-46
Komentarze