Fotoğraftaki bir demet nergis İzmir Karaburun’da denizi seyreden geniş tepelerden derilip düştü yollara. Yunus yaradılışlı,rind ahlaklı gönüller vesilesi ile.
Nergis deyince akla gelen bir ruh hastalığına temel olan efsaneyi,nergisin karakteristik özelliklerini anlatmayayım sizlere.
Her gördüğümde hatırladığım çocukluğumun sarı çiçek ilahisini, onu dinlerken hayalimde canlanan ,çiçekle sohbet eden Yunus Emre’yi ve onun nergisini dökeyim satırlarıma.
Şiiri yazan Yunus Emre mi, Aşık Yunus diye bilinen bir başka Yunus mu diye tartışır erbabı. Biz Yunus Emre’ye ve onun sarı çiçek ile söyleşisine bakalım.
Çeşitli söyleyişleri olsa en çok bilineni Segah makamı ile okunanıdır.
Severek dinlediğim Yahya Kemal Beyatlı’nın şiiri ve Münir Nurettin Selçuk un muhteşem bestesi olan “Dönülmez akşamın ufkundayım” diye başlayan şarkı da Segah makamındadır…
Segah makamından nağmeler tınılayınca gönülde,bir kaç ufak bilgi de ekleyelim dağarcığımıza. Akşam ezanı Segah makamındadır. Aynı İtrînin hepimizin ezberinde bulunan tekbir bestesi gibi.
Rahatlık ve cesaret verir. Beyin nöronlarına etkisi vardır.
Mistik duygular oluşturur.
Farabi ve ibni sina’ya göre Fazla kilo,uykusuzluk, yüksek nabız, kalp, ciğer ile kas rahatsızlıklarına faydalıdır.
Benim satırlarıma bugün mis kokular,ahenkli nağmeler eşliğinde Yunus Emre’nin sarı çiçeği misafir olacak.
Belki satır aralarında kısa dokunuşlar da yaparız nergisin suya düşen aksine.
Günlerden bir gün hoca Tapduk Emre, dervişlerinden birer çiçek ister. Her derviş en güzel çiçeği getirmek üzere kırlara gider. Yûnus da aralarındadır. Akşam olduğunda herkes en güzeli olduğunu düşündüğü çiçekle dergâha döner. Yûnus’un elinde ise solgun bir sarı çiçek vardır. Şeyhi bunun sebebini sorduğunda ona şu cevâbı verir: “Şeyhim, sabahtan beridir kırları dolaştım Size lâyık olabilecek güzellikte bir çiçek aradım, buldum da ancak koparmak için elimi uzattığım her çiçek öyle güzel Allah zikri çekiyordu ki onları koparmaya kıyamadım. Tam vazgeçip dönüyordum ki bu solgun çiçeğin “Benim vaktim doldu artık, soldum kuruyup gideceğim, bâri beni kopar da bir dervişin elinde hayâtım sona ersin.”dediğini duydum. Onun ile sohbete durdum.
Bu sebepten dolayı geciktim.
Bu menkıbenin ardından başlar Yunus Emre sarıçiçek ile sohbetini dile dökmeye. Yunus sorar,çiçek cevaplar. Bu sohbette sorulan soruların verilen cevapların sarı çiçeğin adını aldığı söylenen mit ile alakası hiç yoktur.
Benzi sarı,boynu bükük,ana-babasını,kardeşlerini bilen,cennet,cehennem ahalisini tarif eden,ölümsüz yer olmadığının bilincinde,kendini tanır,Yunus’u bilir bu sarı çiçek.
Adı nergis,Fulya,Zerrin. Hepsi aynı sarı çiçeği ve onun sonsuzluğu işaret eden gözlerini anlatır. Şiirlerde ortasındaki çanağa göz der şairlerin çoğu. Nergis,hem şekil olarak göze benzetilir hem de afyongiller familyasından olduğu için, uyuşturucu özelliği bakımından baygın, mest göz ile,altın,gümüş gibi elementlerle,yaldızlarla birlikte düşünülür. Baygın,şehla bakışlı gözler de bilene nergisi hatırlatır.
Hakkında efendimizin söylendiği yazan hadis kaynaklarda mevzu olarak geçtiği için buraya almadım.
Ehli tasavvuf nergisi ibret nazarı ile dünyaya bakar bilir. Şemseddin Sivasî’nin manzum,Gülşen hikayesindeki çiçeklerin sohbetinde nergis,”Açın gözünüzü, ibret alın, bu ahvalin gerçekliğine kesinlikle inanın, eşya baştanbaşa Hakka mazhar olarak vardır, Ey birader! Çiçekler onun cemalinin aynasıdır, Gözünü aç da bir bak bu cihana kör olma Çiçek sayfalarından oku işte esma-i Hüsna. Gel bak neler söylüyor ağacın yaprakları” der.
Suda kendini gören kendine aşık oldu diye anlatıyor ya efsane,mecnun misali kendi diye gördüğü yaratanının sonsuz sanatıdır belki de. Yanlış yorumlayıp anlatanlardır bilmeyen.
Zira nergis gibi alemi ibret nazarı ile süzüp duran bir çiçeğin kendine hayran olmak gibi bir gaflet haline düşmesi beklenemez.
Bir yaradılmışın kendinde bulunan, kendini diğer yaradılmışlardan farklı ve üstün görmesine yol açan özelliklerde hiç bir emeği yoktur. Allah vergisidir benim dediği şeylerin hepsi.
Bilir.
Güzelliği,boyu,endamı,varlığı….
Kendi emeği,çabası ile kazandıkları ise suya yansımaz.
Bilgisi,ahlakı,diğer yaratılmışlara hüsnü muamelesi onun hayran olunacak asıl özellikleridir.
Bu vasıflara sahip olan suya bakıp kendini gördüğünde yaratanına şükrü ve sorumluluğu artar, çünkü dünyada diğer insanlardan farklı olarak verilen her nimet beraberinde o nimetin sorumluluğunu da getirir. Dünya gözünde küçülür, hayran olduğu onu yaratan rabbi olur.
Nergis de bilir ki,
Kainatta her şey bu iki Yunus Emre mısrasının anlattığı gibi,
Her çiçek bin naz ile Hakk’ı öğer niyâz ile
Her murg hoş âvâz ile ol pâdişâh’ı zikreder.
Comments