Dünya kız çocukları günüymüş 11 ekim.
Türkiye, Kanada ve Peru tarafından yapılan girişimler sonucunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edilmiş. Maksat ayrımcılığı önlemek ve farkındalık oluşturmakmış. Ben,11 ekimin kız çocuklarına hasredildiğini, anne ve babaların küçük kızları ile birlikte çekildilen fotoğraflarını sevgi ve şefkat sözcükleri ile süsleyerek sundukları postlardan öğrendim.
Pozitif yaklaşım bile olsa konuyu bu şekilde ele almak ayrımcılık tohumu ekmekte gönüllere diye düşündüm.
Kızım ve küçük kızlarım var . Ben de annemin ne kadar büyüsem de küçük kızıyım. Annem de ananemin. O da annesinin.
Tıpkı kızlarım gibi oğullarım , oğullarımın oğulları var. Oğullarım babalarının oğulları ,babaları da babasının.
Kat kat açılan çiçekler gibi yaprak yaprak içten dışa büyüyoruz devran döndükçe.
Diyor ki, Doç Dr Yasin Pişgin, “Kuran’ın kalbine yolculuk” isimli Yasin suresini tefsir ettiği kitabının bir yerinde;
“İslam irfanına göre kadın,bir nefis değil,nefestir, bir heves değil bir nefestir. Hatta ilk kadının adı Havva dır. Havva hayattan gelir etimolojik olarak,hayat veren demektir;adeta Allah cc hz Adem’e hz Havva ile can vermiştir,hayat bahşetmiştir.”
Nefes ve hayat.
Nefessiz hayat olur mu?
Vahye muhataplık bakımından eşit kız ve erkek.
Hangi biri ayırılabilir diğerinden. Kız çocuk, erkek çocuk olarak sınıflandırılarak .
Biri ötekinden ayrılmamalı. Biri diğerine tahakküm etmemeli.
Pozitif de olsa ayrımcı zihniyet ile büyüyenler o ayrımcı davranışı hayatının her kademesinde diğerine dayatıyor.
Bu sebeple kız ve erkek çocuklar değil insan,insanın zaafları, zorlukları var.
İnsanın insana zulmü var yeryüzünde Kabil’in zulmü ile başlayan .
Zalimler ve mazlumlar var.
Malum, tarih boyu edilen ezaların neviini burada anmaya haya ederim. Zamanın gücü yetmemiş izlerini silmeye.
Minik tomurcuklar incinmesin diye bütün çabalar . Örselenmeden bu devranı tamamlasınlar diye.Yapraklar onun için kıvrım kıvrım. Sivri sivri dikenler onlar için var. Kuşlar onlar için uçuyor döne döne etraflarında.
Nerede olursa bir gonca incindiğinde bütün yaprakların canı yanar,bütün çiçekler üzülür,bütün kuşların kanatları kırılır.
Gönülleri kanar insan olanların,dağlar yerinden oynar,yeryüzü sarsılır,arş-ı ala titrer.
Yeryüzünün hayata hazırlanan bütün tomurcuklarına yaratanını ve yaratanının önünde diğer çiçeklerden tek farkının takvası olacağını öğretmek gerek ilk önce.
O takva ki,attığı her adımda yaratılmışların değil yaratanının rızasını gözetmektir.
Bu bakış açısına sahip olarak açan çiçekler başı dimdik geçer bu alemden.
Comments