top of page
  • Yazarın fotoğrafıhüma

Sanat.

Güncelleme tarihi: 10 May 2021


15 nisan,yani dün “Dünya Sanat Günü” olarak adlandırılmış bir gündü. Türk islam sanatlarına hayran bir icracı olarak, bu vesile ile bir iki satır yazayım istedim.

Malum,sanat, kendini ifade etme amacı ile tercih ettiği dillerden biri insanın.Hemen herkes hayatının bir döneminde bu dili kullanır. Kimi şiir yazar,kimi resim yapar,karikatür çizer.

Gördüğü görüntülerin ,işittiği seslerin kendisinde oluşturduğu duyguları , hayatı nasıl yorumladığını,hayallerini anlatır,iç alemini yansıtır bu alemşümul dil vasıtası ile.

Ürettiği eser,o dalda mahir kimseler tarafından takdir ile karşılanır,izleyenlerde hayranlık ve güzellik duygusu uyandırırsa sanat eseri sıfatı kazanır.

Güzele tutkundur insan bunu hep bilir ve ifade ederiz, ancak yine görürüz ki her kişinin güzel anlayışı,beğenisi farklı farklıdır. Birinin beğenmediğine diğeri hayran olur.Üretilmiş bir eseri,sanat eseri olarak adlandırılmış olsa dahi biri beğenip överken, diğeri hiç güzel bulmayarak eleştirir.

Buna mukabil mesela dünyanın her yerinde güneş doğup batarken,şafakta ve grupta oluşan renkler, başını kaldırdığında her an farklı bir güzellik sergileyen gökyüzü,mehtabın görüntüsü,akan suyun sesi,kuşların cıvıltısı ,dönüp duran devranın muhteşem ahengi insanların tümünün hayranlıkla izlediği,dinlediği güzelliklerdir.

Kar yağmaya başladığında coşkusu gönlüne düşmeyen yoktur. Biraz büyütüldüğünde kar taneleri ,kar çiçeklerine dönüşür,biri diğerine benzemeyen kristal çiçekler yağar,gökyüzünden yeryüzüne.

Saydıklarım,sayamadıklarım izleyeni “Allah’ın yarattıkları en güzel ve en üstündür”noktasında birleştirir.

Batı sanatı Aristo’dan bu yana,bütün bu güzellikleri ;taklit (mimesis)özelliği ile anılır. Platonun mağarasında duvara kelepçeli insanın bakış açısı ile mağara duvarına yansıyan görüntüyü birebir aktarmaktır zirve noktası. Rabbin yarattığına ne kadar benzer o kadar güzel.

Tema olarak seçtiği çiçekse çiçeğe,kiraz tanesi kiraz tanesine,insan ise insana birebir benzemelidir. Leonardo da Vinci’nin defterine yazdığı ”Yaptığınız resmin konu olarak aldığınız objelere tam benzeyip benzemediğini anlamak istiyorsanız, bir ayna alın ve bu objelerin aynadaki görüntüsü ile yaptığınız resimle karşılaştırın” ifadesi bu durumu güzel anlatır.

Resimde,heykelde bu benzetme o kadar ileri gider ki, michelangelo’nun iki senede mermerden oyduğu, adeta kanlı canlı insan gibi olan Musa heykeline “konuş”dediği söylenir o günden bugüne. Eli ile yaptığının büyüsüne kapılarak tanrılaşma iddiası yatar temelinde.

Allahu allem,İslamda yasaklanan resim-heykel bu anlayışın ürünü olandır. -1-2-

Dünya kültür ve sanatı Doğu- Batı diye ayrıştığında,Türk islam sanatları Doğu tarafında yer alır. Doğu ve batı sanatları arasında önemli farklar vardır. Batı sanatı figüre hayranlığı yansıtan bir amaçken, Doğu sanatında bütün sanatlar yaratana ulaşabilmek için birer araçtır. Nefsi terbiye eden,sabrı artıran,kula acziyetini hatırlatan birer araç. Bu sebep ile çoğu nakkaş,müzzehhip,hattat eserine doğrudan imza atmaz. El fakir,el hakir birer örnek olarak konur mutlaka.

Bu bakış açısını;

“ Kibirden Allah’a sığınırım. Yaratmak kelimesini de hiç sevmem ben. Yaratıcı tektir ve esas sanatkar O’dur. Biz kendimizi adam etmek için sanatımızdan faydalanmalıyız, o tuzaklara kapılmamalıyız. Benlik korkunç bir şey. Neye sahibiz ki biz, hiçbir şeye. Gözümüz Allah’a emanet, elimiz yine öyle. Kabiliyet bize bir zaman dilimi için verilmiştir ve her an geri alınabilir, emanettir bize. Onu edebimizle taşımalıyız.” Cümleleri ile anlatır Prof Dr Çiçek Derman.

Doğuda araç olan,batıda amaçtır. Batı sanatını icra reden sanatçılar eserlerinin tek sahibi olarak görürlerken kendilerini. Doğu sanatının sanatçılarının eserleri müsessirini anlatır.

Özellikle islam sanatı nefsi terbiye ederken,batıda sanat, ancak enaniyeti kabartır.

“Sanat ahlakın tasfiyesidir. Sanatla uğraşan insan ahlakını da temizlemelidir, kötülüklerden tasfiye etmelidir. Zaten hedefimiz o değil mi, insan olmaya çalışmıyor muyuz? Sanat çok güzel bir vasıta insan olmak için.” Muhsin Demironat.

Allah’a inanan,kul olduğunun bilincinde olan mimesisten şiddetle kaçınır. Karşı-Mimesis (Yansıtma)yolunu tercih ederek, sanatını soyut olarak icra eder.

Bundan dolayıdır ki,islam dünyasında heykel hiç itibar edilmeyen bir sanat dalıdır. Heykel, tapınma amaçlı edinilen putlar ile aynı potaya konur.

Dönemin şairlerinden Efganî’nin,Osmanlı paşalarından İbrahim paşayı sarayın bahçesine diktirdiği üç heykel dolayısı ile hicveden mısraları buna güzel bir örnek olur.

Dü İbrahim amed be-rüy-i cihan

Yeki büt şikan şüd yeki büt nişan


“Yeryüzüne iki İbrahim geldi;

biri put kırdı, biri put dikti.”


Birebir taklitten şiddetle kaçınan, islam sanatlarına kısaca bir göz atarsak, Türk tarzı resim olarak bilinen,nakkaşların icra ettiği, minyatürde ışık ,gölge ve perspektif olmadığını görürüz . Geride olan düz bir zeminde üsttedir. Bütün bir hikaye,tarihi bir vakıa bir çerçeve içine sığdırılır. Nakkaşın en ince detayı bile atlamadığı,saç sakal kıllarının bile ince ince detaylandırdığı sayfayı bakan satır satır okur yukardan aşağıya.

Hakeza tezhip de ,stilize edilmiş çiçekler,bulutlar,kuşlar vasıtası ile müzehhip-müzehhibe kainatın zikrini dinletir bakıp işitene.

Hattat incelmiş ruhunu akıtır kamışın ucundan mürekkep ile birlikle kağıda. Öylesine rikkatlidir ki düşünceler, rabbinin adının harflerini yazan kamışın açılan parçaları bile özeldir,itina ile muamele görür.

Batılı sanatçılar islam sanatları ile özellikle hat sanatı ile yakından ilgilenmiş, bu sanatlar karşısında hayranlıklarını gizlememişlerdir. İçlerinde en bilineni , hat sanatını öğrenmeye çalışan Picasso’dur. Düşüncelerini, “Kim bilir belki de en soyut şey gerçekliğin doruğudur, son aşamasıdır.”sözleri ile ifade eder.

Ebru yapan ebrucunun kitreli suyun üzerine gül dalı ile çizdiklerini tanır, su üzerinde yüzen çiçekleri bilir gören. Bu gül der, bu lale ,bu papatya. Taklidi değil suya yansımış görüntüleridir seyredilen.

Türk islam sanatlarının baktığı yerden bakan,Necip Fazıl Kısakürek iki mısrada özetler konuyu.


Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış;

Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış...






1-)Hazreti Ali şöyle buyuruyor: “Resulullah bir seferden gelmişti, ben dolabın önüne, üstünde resim ve suret bulunan ince bir perde koymuştum. Resulullah bunu görünce yırttı ve ‘Kıyamet gününde halktan azabı en şiddetli olanlar, Allah’ın hilkatini taklit edenlerdir’, buyurdu.”İBNİ MACE HADİS No 3359 ve 3360

2-)Onlara ahirette ‘yaptıklarınıza hayat verin’ diye emredilecek ve buna güç yetiremeyeceklerdir.” BUHARİ HADİS No 1963


111 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page