Sokağa açılan kapının önünde,yüksekçe bir taşın üzerine oturmuş ,içindeki küskün ile hasbihal etmekteydi.
Yavaşça yanına oturdum.
Boynu bükük gülün,içindeki küsküne ,narin,kırılgan bir sırça saray der atalarsözü. Boşuna değil. Söylenen tatlı sözler ,yaşanan güzellikler, devranın sonu için verilen vaatler bir ufacık ışıtıyor o kadar.
Öyle kırılmış ki, kararmış yüzü bir türlü aydınlanmıyor.
Dinlediğinde ara sıra depreşen,eskilerden bugüne tekrarlanan kırgınlıklar zinciri. Müsebbib hep aynı. Sanki böylesi havalar alıp gideceğine elemi daha bir aydınlatıp kanatıyor. Nedeni niçini anlıyor aslında. İnsanoğlunun benliği, rabbena hep bana anlayışı.
Hırs ve enaniyet sahibi olanların ,kendi istek ve arzuları dışında kimsenin hakkına hukukuna riayeti olmaz . Onlar için insaf ve vicdan birer kelimeden ibaret.
Hayat yolunda insanlar ile iletişimini kendi benlik merkezi üzerinden kurarak fenalık yapanlara karşı izlenmesi gereken tavırı Kuran-ı Kerim ayetleri ile yol gösterir.
"Kötülüğün cezası, onunla aynı olan bir kötülüktür. Bununla beraber kim affeder, barışırsa Allah mutlaka ecrini verir." (Şûrâ 42/40)
"İçinizde fazilet ve servet sahipleri kendi akrabalarına, öksüzlere, biçarelere ve Allah yolunda hicret edenlere yardımda bulunmamak için yemin etmesinler. Onların (kusurlarını) bağışlasınlar, aldırmasınlar. Ya sizler Allah'ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah çok bağışlayan, çok acıyandır. " (Nûr 24/22)
"Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşmanlık edenler olur. Onlardan sakının. Fakat affeder, kusurlarına bakmaz, kabahatlerini örter iseniz şüphe yok ki, Allah da sizlere karşı Gafur’dur, Rahim’dir." (Teğâbün 64/14)
“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost
oluvermiştir.”
Fussilet 34
Derler ki,
İnsanın ,Yusuf as misali hakaret, değer bilmeme, vefasızlık, ihanet, dedikodu,kıskanma, iftira, haset gibi tavır ve davranışlarla karşılaşması, sahip olduğu, ona ihsan edilmiş özellikler dolayısıyladır . Temelinde haset yatar.
Haset kökenli davranışlara uğradığında ,bu davranışlara nasıl cevap vereceği de hz Yusuf’un davranışlarında gizlidir.
Affedici olmak, kin gütmemek,bu anlayış ve davranışla “afv u safh” ile davranmaktır. 1
ٰذلِ َك َوَمْن َعاقَ َببِِمْثِل َما ُعوقِ َب ِبٖھثُ َّمبُِغ َى َعلَْیِھلَیَْن ُصَرن َّھُ ّٰاللهُاِ َّن ّٰاللهَلََعفُ ٌّو َغفُوٌر
“Bu böyle. Bir de kim kendisine verilen eziyetin dengiyle karşılık verir de sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. Hiç şüphesiz ki Allah çok affedendir, çok bağışlayandır.” Hac 59
Nisa suresi 148. Ayette,
“Allah kötü sözün açığa vurulmasını sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir.”
Haksızlığa uğrayandan başkası için kötü sözü açığa vurmak sevilmeyen bir davranış biçimi..
Haksızlığa uğrayan, uğradığı haksızlığı, kendisine yapılan kötülüğü açıklamak, ilgililere duyurmak durumundadır.
Afv u safh yolu hararetle tavsiye edilmekle birlikte devam eden yıpratıcı tavırlara karşı tavır yine Kuran-ı Kerim’de tavsiye edilen şekli ile güzelce uzaklaşmaktır.
“Sen her zaman bağışlama yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerle uğraşmaktan uzak dur.” (A’râf 7/199)
1-
“afv”, bir hata ya da kabahatten dolayı ceza vermeme; “safh” ise o hata ve kabahati hiç olmamış gibi sayma ve kalpte ona dair en küçük bir kırgınlık izi bırakmama olarak birbirini tamamlayan kavramlardır.
Comments