top of page

Retro-nedensellik ve tövbe.

  • Yazarın fotoğrafı: hüma
    hüma
  • 31 Eki
  • 3 dakikada okunur

   


    Hüthüt yuvada tıkır tıkır temizlik yapıyor. Ahşap yuvanın aralıklarından dökülen yulaf samanlarından anlıyorum.

    Hüma dışarı uçtu,aynada görüp de bir başka kuş sandığı kendi ile muhabbette.

    Pek iyi değil araları bugünlerde. Ayrı işlerle meşguller. Karşılıklı şakırdarken de  ne diyorlar anlamıyorum,lakin  tartıştıkları belli oluyor.      

    Muhayyilemizde zaman   hep ileri akar. Aksi, hikayelerde, bilim kurgu filimlerinde olur sanırız.

   Oysa bugün işlenilenler geçmişe dokunur, siler,dönüştürür. Bilim buna “retro nedensellik” der. Yani gelecekteki bir olayın geçmişteki sonucu etkileyebilmesini kast eder.

  Okuduklarımıza göre, Kuantum fiziğinde bu fikir, bazı deneylerle destekleniyor: ölçüm anında verilen bir karar, geçmişteki parçacığın durumunu değiştirebiliyor. Zamanın yönü burada sabit değildir ; sebep ve sonuç birbirine karışır diyorlar.     

   Düşününce bu bilgi çok da yabancı gelmiyor.

   Dini açıdan bakıldığında, bu “geriye etkili güç”, tövbe ile benzer bir hakikat taşımakta.

  Tövbe, insanın geçmişine doğru akan bir nedamet dalgasıdır. Yapılan hata, samimi bir pişmanlıkla yeniden anlam bulur.

Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyrulur:

“Ancak tövbe eden, iman eden ve salih amel işleyenlerin kötülüklerini Allah iyiliklere çevirir.”

(Furkan, 25/70)

   Diyebiliriz ki, zamanı  geri sarabilen amil tövbedir.

   Tövbenin neticesi sadece affedilmek değildir, hiç yapmamış gibi olmaktır.

O günahı dönüştürmektir.  Geçmişteki bir günah, Allah’ın rahmetiyle iyiliğe çevrilir.

Tövbe, zamanı değil ama eylemi değişir.

   Peygamber Efendimiz (s.a.s.)  buyurur:

“Bir kötülük yaptığında hemen ardından bir iyilik yap ki, onu silsin.”

(Tirmizî, Birr 55)

  Bu hadisi şerifte müjdelenen,müthiş bir imkan.

  Bir yanlışın yankısını değiştirme fırsatı.

   Kimi zaman bir dua, kimi zaman bir yardım, kimi zaman sadece “pişman oldum” diyebilmek…

Hepsi geçmişi aydınlatır.

Çünkü Allah katında zaman, bizim bildiğimiz gibi düz bir çizgi değildir.

   İmam Gazâlî yüzyıllar önce, filozofların “sebep varsa sonuç zorunludur” anlayışına itiraz ederek, dedi ki:

    “Pamuk ateşe değdiğinde yanması zorunlu değildir. Allah dilemezse yanmaz.”

(Tehâfütü’l-Felâsife, 17. mesele)

   O’nun bu sözüne misal, Hz. İbrahim’in ateşle imtihanında anlatılan tablodur.

   Kur’an-ı Kerim anlatır:

“Ey ateş! İbrahim’e serin ve selamet ol!”

(Enbiyâ, 21/69)

  Ateşin yakmaması, fizik yasalarının bozulması değil,

sebebin yaratıcısının iradesini göstermesidir.

   Her şey ancak Allah’ın “ol” demesiyle olur.

   Bugün retro nedensellik, “neden-sonuç ilişkisi sabit değil” derken;

Gazâlî, “sebep zorunlu değildir” diyor.

   İkisi farklı dillerin aynı hakikati.

Evren, mutlak yasalarla değil, sürekli yenilenen bir iradeyle işler.

Ve o irade, isterse zamanın yönünü bile değiştirebilir. -2-

Mevlânâ der ki:

“Zaman senin dışındadır; kalbini arıt ki, geçmiş ve gelecek senin içinde birleşsin.”

(Mesnevî, V. defter)

Gazâlî de aynı hakikati kalp gözüyle anlatır:

“Kalp gözü açıldığında, insan işlediği günahların ardından onları yok eden rahmeti de görür.”

(İhyâ, Kitâbü’t-Tevbe)


Bir hata yapıldığında, tövbe etmek aslında zamanın içindeki rahmet kapısını fark etmektir.

   Hem Gazâlî’nin kelâmında hem modern fiziğin laboratuvarlarında  aynı ses yankılanır.

   Zaman, mutlak değildir.

    Nedamet,iyilik,tövbe kanat takar zaman çizgisinde geçmişe yol bulur.

    Hz. İbrahim’in ateşinin serin olması gibi, tövbe de kalbin ateşini söndürür.

    Anlaşılır ki bir damla nedamet gözyaşı, bütün bir ömrün rengini değiştirir. Karanlıklar aydınlığa varır.

   Rabbimiz,

   Geçmişimizi mağfireti ile aydınlatsın, temizlesin, güzelleştirsin. Affının, lütfunun, merhametinin bugünden geçmişe uzandığı ânların şahitleri kılsın bizi.

   Cumanızı tebrik ederim.

  


1-) (Allah, o müminlerin geçmişte yaptıkları en kötü hareketleri bile örtüp bağışlayacak ve yaptıkları amellerin en güzelleriyle mükâfatlar ihsan edecektir.) [Zümer 35]


“Allahü teâlâ, tevbe edenin günahlarını, yazıcı meleklerine unutturduğu gibi, kulun kendi organlarına ve dünyada bunu bilenlere de, unutturur. O kimse, Allahü teâlâya kavuşunca, artık günahı sebebiyle aleyhine şahitlik edecek kimse kalmaz.) [İ.Asakir]

2-) Rahman Suresi. 29. Ayet.

   Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’ndan ister (O’na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir.

3-)



 
 
 

1 Yorum


sengulyldrm2
31 Eki

Amin 🤲🌹

Beğen

© 2023 by NOMAD ON THE ROAD.

  • Instagram Black Round
  • Pinterest - Black Circle
bottom of page