“Benim yalnızlığım köpek yalnızlığı
Sürer bütün sokakları boyunca dünyanın
Nereye varsam
Orada yalnızlığı beni bekler bulurum
Her sabah evler boşalır
Bir sel akar sokaklardan caddelere
Ben kendi içimde kaybolurum
Ne gidecek yerim vardır ne bekleyenim
Gökyüzü saltanatım, dünya soframdır benim
Zamanlar geçer, mevsimler değişir
Değişmez benim kaderim
Görür yüzüme bakanlar ilk aldanmışlığımı
Söyler köpek yalnızlığımı gözlerim...”
Ümit yaşar Oğuzcanın bu şiirini hatırladım Parkta sırtları birbirine dönük kıvrılmış yatan çocuk yaşta iki genci gördüğümde. Uzun bir şiir. İç acıtan.
Muhtemelen uyuşturucu kullanmışlardı. Öyle başka alemlerde.
Sanki utanır gibi birbirlerinden. Büzülmüş,saklanmış,kendi içine dönmüş.
Manzaradan yansıyıp hissedilen yoğun bir yanlızlık duygusu.
Ne çok yanlız var. Ne çok kimsesiz.
Ne kadar fazla yanlız ve kendini yanlız hisseden var.
Bazıları kendi kendine yanlız kimsesiz ,bazıları kalabalıklar içinde yapayalnız.
Hangisi daha yürek burkar?
Rabbini bilen yanlız olur mu?
Bilir ki,şah damarından yakın.
O’na anlatır,O’na sığınır,O’dan ister.
Bu dünyada bulunduğumuz yerde olmak isteyen ne kadar çok insan vardır bir bilsek.
Sahip olduklarımıza sahip olmak isteyen.
Yukarılara bakmaktan,başımızı eğip göremediğimiz.
Boynuzlu koyun,boynuzsuz olandan hak talep edecek ve alacak diye anlatırdı babam biz çocukken.
Ne çok hak var üzerimizde...
“Benim yerimde olmak isteyen milyonlarca insan var yeryüzünde ve ben şimdi “kendi yerim”in zekatını muhabbet üzerinden vermediğim için içimdeki bu kasvet.” Diyordu yerden göğe kadar hak verdiğim yazar hanımefendi.
Sahip olduklarımıza sahip olmayanlara geri dönüşümüz gönülden merhamet ve muhabbet üzerinden olmalı. Dua olmalı dilimizde. Açılan avuçlarımızla dileğimiz olmalı rabbimizden. Lütfetsin merhamet etsin de kurtarsın bu her biri bir ananın evladı olanları içlerinde bulundukları zilletten diye...
Kommentare