Ölüm,hayat yolunda her an yanında insanın. Bir nefes sonrası meçhul. Kendini hatırlattığında yakınlarda dolaşıp,bir müddet kendine gelemiyor insan. Bütün tatlar acı,bütün dünya işleri lüzumsuz. Kaçınılmaz tek gerçek olarak,bakılan her yerde ufku kaplıyor.
Şimdi Cuma ve Berat kandili münasebeti ile hem efendimizin nakş-ı kademinden bahsedeyim hem de bu iki mübarek demi, cumanızı ve Berat kandilinizi tebrik edeyim istedim. Peygamberimiz yumuşak maddelere meselâ kuma bastığı zaman ayak izleri belli olmaz ama taşa ve sert maddelere bastığında ayak izleri hamura basmış gibi iz bırakırdı.
Nakş-ı kadem-i Şerif diye anılan peygamberimizin ayak izinin çıktığı taşlardan bugün bilinen yedi mekanda , ondört tane örnek vardır.
Şimdi bulundukları yerlere gelmeden önce asırlar boyu çeşitli yerlerde korunmuşlardır.
1. Hindistan’da Fîrûz Şâh Tuğluk’un oğlu Feth Hanın türbesinde.
2. Kâhire’de Kayıtbay Türbesinde iki nakş-ı kadem. 3. Kâhire’de Âsâr-un-Nebî Câmiinde iki iki nakış-ı kadem. 4. İstanbul’da, Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb-el-Ensârî (Eyyûb Sultan) Türbesinde sağ nakş-ı kadem.
Bu Nakş-i Kadem-i Peygamberî, Birinci Mahmûd Hân’ın emri ile 1734’te Saraydan türbeye getirilmiştir. 5. Birinci Abdülhamîd Han’ın türbesinde Yeni Câmi tarafındaki duvarda dolap içinde muhâfaza edilen iki nakş-ı kadem.
6. Lâleli’de Sultan Üçüncü Mustafa Han’ın Türbesinde duvarda özel olarak yapılan dolap içinde muhâfaza edilen taş üzerindeki iki nakş-ı kadem. 7. İstanbul, Topkapı Sarayında Mukaddes Emânetler Dâiresi’nde bulunan nakş-ı kademler. Topkapı Sarayı Hırka-ı Seâdet dâiresinde dördü taş, ikisi tuğla nevinden olmak üzere altı Nakş-ı Kadem-i Şerîf mevcuttur.
Bunlardan biri Peygamber efendimizin, Mîrâc’a çıkarken bastığı kayanın üzerine çıkan mübârek ayak izidir ki, Hırka-i Saâdet odasında bir dolap içinde muhâfaza edilmektedir.
Resûlullah efendimizin Mîrâc’a çıkarken bastıkları bu mübârek kayanın üzerine Kubbet-üs-Sahrâ adıyla bilinen binâ inşâ edilmiştir.
Bu konuda yazılmış eserlerden biri de Ayıntablı Mehmed Münîb Efendinin Sultan Birinci Abdülhamîd Türbesindeki Nakş-ı Kadem-i Şerîf’in bulunuşunu ve türbeye konulmasını anlatan, Âsâr-ul-Hikem fî Nakş-il Kadem adlı eseridir.
Birinci Sultan Ahmedin Peygamberimize sevgisini ifade eden bir anekdotunu buraya konunun devamı olarak eklemek isterim. “ On üç yaşında tahta çıkan ve yirmi sekiz yaşında vefât eden Osmanlı Pâdişâhı Birinci Sultan Ahmed Han, İslâmiyet’e ve Resûlullah efendimize gönülden bağlıydı.
Sultan I. Ahmed, Memluk Sultanlarından Kayıtbay’ın türbesinin içinde Efendimiz s.a.v.’e ait olan bir ayak izinin bulunduğunu haber alır. Mısır’a bir heyet göndererek İstanbul’a getirtir. Büyük bir merasimle Eyüb Sultan türbesine yerleştirir.
Aradan birkaç yıl geçer, kendi adını taşıyan o muhteşem mabet Sultan Ahmet Camiinin inşaatını tamamlar. Ve yine bir merasimle “ayak izi”ni Eyüb Sultan’dan Sultan Ahmed Camiine getirtir ve mûtena bir yere koydurur.
Aradan fazla bir zaman geçmeden bir rüya görür. Bütün padişahların toplandığı yüce bir divan kurulmuştur. Peygamber Efendimiz kadılık makamındadır. Sultan Kayıtbay, Sultan Ahmed’i gösterir, der ki: “Ey Allah’ın Resulü! Ümmetinden bu zât, benim türbemi ziyarete vesile olan ‘kadem-i şerifiniz’i aldırdı, kendi camiine koydurdu. Bu amelinden dâvâcıyım.” Peygamber Efendimiz dâvâcıyı dinledikten sonra, kadem-i şerîfin alındığı yere geri verilmesi istikametinde karar verir.
Suçlu mevkiinde oturan Sultan Ahmed Han, kan ter içerisinde uyanır. Sabahleyin ilk iş olarak iâde işine koyulur. Bahtî mahlasıyla şiir de yazan Sultan Birinci Ahmed Han, Nakş-ı Kadem-i Şerîf şeklinde murassâ bir sorguç yaptırmış, ortasına da mavi mine üzerine altınla kendisine âit şu mısraları yazdırmıştı:
N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâim
Kadem-i resmini ol hazret-i şâh-ı Rusülün
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir.
Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün. Sultan Birinci Ahmed Han, cumâ ve bayram günlerinde ve diğer mübârek günlerde başına bu sorgucu takardı.
Cumanız ve Berat kandiliniz mübarek olsun. Beratımızı sağ elinden alanlardan olalım inş.
Comments