Dün havaalanında yaşanan çirkin bir olay üzerine bütün haber sayfalarında polemikler vardı. Epeyce konuşuldu üzerinde. Görmüşsünüzdür.
Görünen o ki çok açık adaletsizlik,seviyesizlik,insan haklarına,onuruna saldırı,saygısızlık,çirkinlik ve çirkeflik akıyor sunulan olaydan.
Vicdanı olan herkes rahatsız olur , topyekün tepki gösterilir buna diye düşünüyor insan. Bu derece çirkinliği savunan, hiçe sayıp küçümseyen olmaz.
Sonra hayretle izleniyor ki özellikle sosyal medyada, o seviyesizliği hoş gören,ne varmış diyenler, adalet terazisi bozuk olanlar mevcut.
Terazilerinin dengesi ya gerçekten bozuk , ya da kasıtlı olarak bozuyorlar kendi düşüncelerinden yana olan kefeye ötekileştirme adına ne varsa koyarak.
Güneş balçıkla sıvanmaz ey dil
Bi-zeban da olsa bellidir kâmil
Kendinden gayriyi beğenmez cahil
Kendi çalar kendi oynar demişler.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta zulüm karşısında, rahatsız olunan davranışlar görüldüğünde,istenmeyen insanlar ile bir mekanda bulunma zorunluluğu olduğunda,rahatsızlığı belli etmek için gösterilen tavırların yanlışlığı.
Her hangi bir rahatsız olunan konuya medeni,insani ölçüler dahilinde tepki koymak,ses yükseltmeden, çirkin sözler kullanmadan ,kaba kuvvete baş vurmadan kendini ifade edebilmek baya bir yiğitlik,incelik ve eğitim ister.
Toplum olarak bu konuda eksikliğimiz olduğu görülüyor. Haklı tepkilerin çoğunda işin sonucu baz alındığında haksız duruma düşülüyor zira.
Tepkisiz kalmak değil,tepkiyi ölçülü ve insani edebe yakışır bir şekilde ortaya koymak konusunda davranış bilimi ile ilgilenen uzmanların bu konuya hassasiyetle eğilmeleri gerekiyor.
Doğru olmayan davranışlara karşı tepkilerin nasıl ortaya konulacağı konusunda peygamberimiz (sav) nin hayatında pek çok örnek var.
Bunları
Kişinin davranışının yanlışlığını empati kurarak görmesini sağlamak,Yüzüne bakmamak, tavır koymak,Hatasını bilmezden gelerek taltif etmek, gönlünü ısındırmak amaçlı armağanlar vermek,Ve doğru davranışı tarif etmek, gibi şekillerde kısaca sıralayabiliriz.
Nitekim bir defasında -o günkü bazı teamüllere göre- yüzünün bazı taraflarını boyamış bir şekilde Meclis’e gelen bir kişiye , Hz. Peygamber (a.s.m) konuşurken onun yüzüne bakmamak suretiyle tepkisini belirtir . Şahıs oradan ayrıldığında ise “Birileriniz buna yüzünü boyadan temizlemesini söylese iyi olur...” diyerek tavrı ile belirttiği hoşnutsuzluğu ,sözleri ile de ifade eder.
Bu günkü İyilik olayımız Konya’dan. 19 yıllık bir restorant. Sahibi bir hanımefendi. Bir gün bir gazetede görerek Osmanlı geleneği olduğunu öğrendiği "askıda yemek" uygulamasını iş yerinde gerçekleştirmek ister.
Konu üzerinde düşünürken bir müşterisinin "Abla benim için bir garibanı doyurur musun?" diyerek ücretini ödemesiyle bu geleneği günümüzde de canlandırma kararı alır.
“Askıda yemeğimiz vardır, ihtiyacı olan içeriye gelebilir" yazısının yanına, müşterilerinin bağışları olan yemek fişlerini asar.
Kendisi ;
"Bu müşterimizle bu uygulama da başlasın, dedim. O fişi iş yerimizin camına astık. Baktık talep fazla, fişi gören soruyor, 'Bu ne?' diye. Biz de uygulamayı anlattık, 'İhtiyacı olan, hastası olan, yolda kalan, öğrencimiz, garibanımız gelsin, fişi koparsın' dedik.
Yemek için gelen müşterim bir kişilik yemek yiyor, 2 kişilik veya 4 kişilik, artık gönlünden ne koparsa o kadar para ödüyor. Biz fişi restoranımızın camına asıyoruz. Camda parası önceden ödenmiş yemek fişlerini ihtiyaç sahipleri alıyorlar.
Bu fişi getirenler, günlük çıkardığımız 13 çeşit yemeğimizden dilediğini o anda yiyebiliyor ya da fişi evine götürüyor. Fişlerle yaşlı olup gelemeyenler için isterlerse evlerine de servis yapılabiliyor.
Ne hayır yapan diğerini, ne de ihtiyaç sahibi hayır yapanı biliyor. Biz sadece vesile oluyoruz." Diyerek anlatıyor kurdukları sistemi.
Comentarios