Haftanın ilk günü.
Bugün 18 Mart. Çanakkale zaferini kutluyor,şehit dedelerini anıyor memleketim. 251.309 şehit.
Herbirine rahmet olsun.
Bahar kelimesinin ihtiva ettiği bütün güzellikleri sergileyen bir tablo sanki baktığım her yer. Gökyüzü mavinin en güzel tonlarında. Güneş’in sıcak ışıkları hüzmeler halinde temas ettiği yere doğru çekiyor gözü gölgeler arasından.
Yasemin dallarına ağ örmüş büyük bir örümcek avını bekliyor sessizce. İncecik dokuduğu ağı,bir tül perde gibi kaplamış yaprakların üzerini . Yapraklar ve üzerlerinde gezinen karıncalar bihaber etraflarındaki tül örtüden. Güneş ışıkları,bulutlardan süzülüp,yöneldiğinde görünüyor incecik renksiz tuzak. Aksi durumda gölgeler içinde saklanmış, görünmüyor...
Düşüncelerim örümcek ağından üç gün önceki katliama kayıyor. Benzerlik buluyorum aralarında. Bir örümcek ağı gibi sinsice senelerce örülmüş bir senaryonun sonucu o vahşet.Saldırıncaya kadar düşmanından habersiz karıncalar gibi şehit olanlar.
Onların bazılarının ne kadar donanımlı insanlar olduklarını, güzel hikayelerini okuyorum. Özellikle yok edilmek istendikleri düşüncesi de ekleniyor katliamla ilgili düşüncelerimin arasına.
Etrafı yüksek karlı dağlar ile çevrili, yeryüzünün en huzurlu,en güvenli ülkelerinden birinde yaşayan ve birbiri ile aralarında görünen hiçbir çekişme olmayan insanlar.
Katiline kardeşim diyecek kadar, aralarında eşinin,en küçüğü 3 yaşında çocukların da olduğu elli mazlumun katillerini af edecek kadar,yürekleri geniş,insanlık meziyetleri yüksek insanlar .
“acısı gerçekten ortak olanlar birlikte yas tutabilir” demişti hükümet adına konuşan yetkili ağız.
Acıları ortak olanlar konuştu, diğerleri sustu. Tevil etmeye çalıştı. Eğilip büküldü. Zorla,ayıp olmasın kabilinden bir iki kınama mesajı ile yetindi.
Onlara dokunmadı ya...
Bin yaşasa da olur eli kanlı caniler.
Nihayetinde açıkca sergilenen mesajı okumayı bilerek ertelediler,ya da dillendirmediler.
Bizim bilenlerimiz,hala cevaplanmamış onlarca soru olmasına rağmen önünü,ardını dileri döndüğünce görebildikleri kadar anlattılar,anlatıyorlar .
Hepsinin farklı bakış açıları ile de olsa birleştikleri bir nokta var. Bu katliam karanlık bir dönemin başlangıcını gösteriyor.
Diyorlar ki, bu katliam hz İsa’nın inişini bekleyen ve kendilerince ortamı onun gelmesine uygun hale getirme çalışmaları yapan güçlü bir grubun yazdığı senaryo sonucu sergilendi. Oyunun ilk sahnesi de oynandı... Hesapları büyük. Dünya nüfusunun üçte birini yok etme de var maddeler arasında.
Sahi,bu arada diğer saldırganlar kimler.?
Neredeler?
Bomba dolu iki arabanın hikayesi ne?
Bu kadar silahı nereden bulup,nasıl naklettiler.
Daha bir çok soru...
Bu katliam, sonucu olan ölümler kadar,öncesi ve sonrası ile mesajlar taşıyor. Bu mesajların bir kısmı yandaşlarına,bir kısmı düşmanlarına yani müslümanlara.
Müslüman Türklere.
Canilerin fikirdaşları zaten mesajı yazanlar arasındalar, okudular da.
Ya acıları ortak olanlar.?
Saldırıda kullanılan silahların üzerindeki yazılara bakılırsa unutup,uyuşurken yada uyutulup ,uyuşturulurken Osmanlı torunları , bir zamanlar savaş meydanlarında yenilen Haçlı nesli unutmadıkları kinleri ile nesillerini büyütüyorlar .
İstanbul’un fethini, Ayasofya’nın kılıç hakkı mabet oluşunu, Balkanlardaki yenilgilerini unutmadılar,unutturmadılar.
Ama hepsinden önce peygamberimizi ve getirdiği son dini islamı hazmedemediler. Onun için bu caniler Türklerden önce müslümanlara,islama düşmanlar.
Yüzyıllardır besleyip büyüttükleri bitmeyen kinlerini cami basıp masum insanları şehit ederek sergiliyorlar. Kan seviyorlar çünkü,kan ve acı ile besleniyorlar.
Tarih biliyorlar, o silahların üzerinde yazılanlara bakılırsa başka lisanlar da biliyorlar. O silahın üzerinde geçen isimlerden Ruslar’ı ve Sırplar’ı Kril, Gürcüler’i Gürcü, Ermeniler’i de Ermeni alfabesi ile yazmışlar…
Burda altta yatan mesaj ben İskoç kökenli Avusturalyalı olsam da beslendiğim Ruslar,Sırplar, Gürcüler,Ermenilerden benim gibi olanlar demek. Onlar yanımda,arkamda demek...
Bu aynı zaman da dünyanın en uzak köşesinden,diğer uzak diyarlara islam karşıtlığı ekseninde birleşme ve bu birleşmeyi eylem düzeyine taşıma çağrısı demek...
Dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanlara “En sakin yerde bile size güven yok” demek...
Daha başka mesajlar da var okuyup,değerlendirip bir kenara koyduğumuz.
Öte yandan “Acıları ortak olanlar,aynı değerleri paylaşanlar hangi fikirler ile yetiştiriyorlar nesillerini.?
Hayatı okumayı,insanları değerlendirmeyi, şeker uzatanlara kanmamayı biliyorlar mı?
Ne kadar donanımlılar?
Gündemlerinde var? Nerede,hangi Cafe’ler açılmış,hangi tur daha uygunmuş,hangi ülkede kahvaltı güzelmiş,iş yerindeki kariyer savaşında kim kazanmışdan başka.
İdealleri var mı,varsa neler yapıyorlar ideallerini gerçekleştirmek için.?
Gönlüm hala üç gün öncesinde. Hüzünlüyüm. Baktığım bardağım hala bomboş. İyilik hikayem yok bugün.
Sadece , insanların koydukları çiçekleri,çocukların yazdığı mektupları,el ele vererek cami çevrelerinde oluşturulan halkaları izliyorum.
Bir ara Başbakan hanımın başındaki örtüye takılıyor gözüm. İyiler de var demek istiyorum.
İçimdeki muhalif baş kaldırıyor.
Bir kaç çiçek ve jest ile giderilecek kadar basit mi bu katliam?
Comments