Dün,posta kutuma gelen iki video izledim. Sizler de izlemişsinizdir. Biri göçe zorlanan Ahıska Türklerinin göçünü o günleri yaşayanların dilinden anlatıyordu . Diğeri,Bulgaristan’dan göçenlerin,ilk ağızdan feryadıydı.
Ardından akşam ülkemizin güneyindeki zulmü ve ülkemize sığınmak için yollara düşmüş binlerce insanı izledim. Yıllar öncesinin acıları,bugün görüntülerde dile geldi. Dedelerin,ninelerin anlattığını, başka dede ve ninelerin torununlarında canlı canlı gördüm. Gözlerindeki çaresizlik,korku ve acıyı izledim.
İçim üşüdü.
İliklerime kadar çaresizlik ve elem hissettim.
Kitlesel göçler. Yakın tarihte Kırım Tatar göçleri,Kafkas halklarının göçleri,Balkan göçleri...
Günümüzün kanayan yaraları, Doğu Türkistan, Suriye...
Evlerinden aniden silah zoru ile çıkartılan,herşeylerini geride bırakıp,bazen evlattan,bazen ana babadan ayrılarak ,korku içinde yola düşürülenlerin hikayeleri.
Hepimizin bu ve benzeri hikayeleri izlediği bir amfitiyatro sahnesi gibi dünya. Büyük bir sahne. Her köşesinde ayrı bir oyun sergileniyor. Milyarlarca insan,kademe kademe yukarıdan,sergilenen oyunları izliyor. Oyunların birbirleri ile bağlantıları, etkileşimleri açıkça görünüyor.
Oyunları kuran,yöneten,yönlendiren art niyetli,kötü ,eller var sahne ardında.
Hiçbir şeye karışmıyor tavrı içinde,her şeyin içindeler. Sahnedekiler,spot ışıkların altında görünmez iplerle oynayan kuklaları o ellerin.
İpler kimin elinde görmese de varlığını biliyor,hain nefeslerini seziyoruz izleyenler olarak.
Milyarlarca insan el mahkum izliyor olan biteni. Bazen o spot ışıklar olaca gücü ile seyircilere doğru dönüyor. Gözler kör,kulaklar sağır,algılar dumura uğramış halde kala kalıyor ışık tutulan. Işık tutulmuş tavşan gibi...
Ne kadar anlatılsa,sahnede oynanan oyunu anlayamıyor,göremiyor.
Kötüler. Çok kötüler. yüreklerinde kendilerinden başkasına sevgi-saygı yok.
Benciller.
Çeşit çeşit isimler ve sıfatlar alarak,dünya kurulalı beri yılan gibi çöreklenmişler dünyanın üzerine. Çocuk,kadın,masum tanımıyorlar. Karşılarındakilerin düşman olarak tanımlanmaları için dinini yaşamaya çalışan müslüman olmaları yeterli.
Tarih boyunca nerede, hakim olan halkın,güç kullanarak birlikte yaşadıkları diğer insanları horlaması,onlara eza etmesi,asimile etmeye çalışarak göçe zorlaması var orada mazlum olan müslümanlar var.
Göç varsa,zulüm varsa Habeş kralı Necaşi’den bu yana mazlumlara kucak açan gönlü güzel insanlar var. Ülkemiz var elhamdulillah.
“Sakın zâlimlerin yaptıklarından Allah’ı gafil sanma! O, sadece onları, gözlerin dehşetten donup kalacağı, bir noktaya dikilip bakacağı bir güne erteliyor” [ibrahim sûresi (14), 42].
Comments