İki hafta evvel yazdığım “zamanı kokular ile sabitlemek”konulu yazımda,
“Hayal bu ya, gönlümden, dilime dua olur,kabul olur. Bir gün aromaterapi uzmanları ve tasarımcılar el ele verip böyle bir güzellik sunarlar insanlığa. “diye bir temennide bulunmuştum.
Sevgili İrem,bu temennimden yola çıkarak,üniversitesinde okuduğu bölümde final ödevini anaokullarında minik öğrencilere ,okulda geçen zamanları süresince,günün ilk saatlerinden itibaren karşılamada,ders esnasında,yemek ve uyku sırasında vb duygu durumlarını destekleyecek kokular sunma üzerine bir proje olarak hazırladı. Projesinin ismi de “fayih”oldu. Fayih kendiliğinden salınan güzel koku demek.
AA gibi güzel bir de sonuç aldı. Kendisini tebrik ediyorum. Sizlerle de paylaşmak istedim.
Yaşadığımız pandemi süreci bizi etkisine almaya başladığı sıralarda,yaklaşık üç ay önce ,Birleşmiş Milletler 2020 yılının 156 ülkeyi kapsayan Dünya Mutluluk Raporunu açıkladı. Bu yıl da başta Finlandiya olmak üzere İskandinav ülkeleri ilk siraları paylaşıyor. Listenin sonunda Afganistan, Zimbabve ve Güney Sudan var.
Ülkemiz geçen seneden 14 basamak gerileyerek 93.sırada yer almakta. Yani bu sene daha mutsuzmuşuz.
Bu rapor pandemi sürecinden bağımsız. Yaşadığımız günlerin sonucu gelecek sene belli olur.
İnsan olarak en kudretlimiz bile birşeylere muhtaçtır . Her an değişen ihtiyaçlar içinde sürdürürüz yaşamımızı. Mutluluğumuzu da bu ihtiyaçlarımızın giderilmesine bağlarız genel olarak. Bazıları da mutlu olmak zorundamıyız diye sorarlar ama o soru uzunca bir başka yazı konusu olur.
Her birimiz aynı fiziki yapıya sahip görünsek, benzer güçlerle donansak da ayrıntılara girildikçe bambaşkayız. Dolayısı ile muhtaçlığımız başka başka nesnelere. Mutluluğumuz da farklı sebeplere bağlı.
İnsanın mutluluğu, mutlu olacağını düşündüğü hedeflerini belirlerken sahip olduğu bakış açısına göre değişir .Bu bakış açısı değişmediği sürece belirlediği hedefe ulaştığında aradığı mutluluğu bulamaz. Gözünü bir ötede olana diker.
Sahip oldukları ile yetinebilen,onlarda saklanmış güzellikleri görebilen için O’dan gelen her şey hoştur. Kahrı da,lütfu da.
Temel maddi ve fiziki ihtiyaçlarını gidermiş,hedeflerine ulaşmış insan geldiği noktada mutluluğu diğer insanlar arasında kabul görmede arar. Hedefine diğer insanları ve onların beğeni ve onayını koyar. Bu nafile bir gayrettir.
Hani Nasreddin hoca merhumun bir fıkrası vardır bilinen,konuyu güzel özetler.
Oğlunu eşeğe bindirmiş giderken menzile,
— Hey gidi zamane gençleri, şu ihtiyar babasını yayan yürütüyor da kendisi rahat rahat eşeğe binip gidiyor, demişler.
Oğlunu inmiş,kendi binmiş,
— Yazık çocuğa,koca adam eşeğe binmiş,onu yürütüyor,
Demişler.
Hoca tutar, çocuğu da arkasına bindirir.
— Bir eşekçiğe iki kişi birden binmiş. Yazık,demişler.
Eşekten kendi de oğlu da inerler. Eşek yüksüz yürür yanlarında.
— Eşek öyle bomboş yürüsün,bunlar yayan taban tepsin. Bu ne şaşkınlık demişler.
Hoca bakmış olacak gibi değil kıssanın hissesini söyleyivermiş oğluna.
-Oğul,sen yalnızca Allah'ı memnun etmeye bak, diyerek.
Kendini tanımak ve tanıdığını sevmek içindeki iyiliği emreden ile aynı dili konuşmak ve yapılan her işte Allah’ı anmakla mümkündür.
Bunu Rad suresi 28-29. Ayetler anlatır bize.
"…Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur. İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır)."
Dilin ve gönlün uyum içinde hareket edebilmesi ,içinin ve işinin aynı olabilmesi için,içindeki iyiliği emredenin sesinin duyulup,dinlenilmesi gerek.
Peki, nasıl duyulur içindeki iyiliği emredenin sesi.
Hele de ötekinin sesi çok gürültülü ve güçlü çıkıyorsa...
İyiliği emreden iç sese vicdan da derler. Terim olarak vicdan insanın içinde bulunan ahlâkî otorite, ahlâkî değerler ve eylemler hakkında hüküm verme ve yargılama yeteneğini ifade eder.
Alman felsefeci İmmanuel Kant ,
“Üzerinde düşündükçe iki şey, aklımı gittikçe yenilenen ve artan bir hayret ve haşyet ile doldurmaktadır: Birincisi, üzerimdeki yıldızlarla dolu muhteşem gök kubbe; ikincisi, bizzat kendi içimdeki ahlaki vicdan, hak duygusu...” kelimeleri ile ifade eder hayranlığını.
Vicdan,insanın içinde öteler ile bağlantılı bir denetim ve uyarı mekanizması. İnce ince ses verir derinlerden.
İnsanın içi ve yaptıkları aynı çizgide buluştuğunda, en çok gönülde hissedilen huzur duygusu olur bu sesi yansıtan. Efendimiz sav nin buyurduğu gibi.
“İyilik ve kötülüğü(n ne olduğunu) sormaya mı geldin?”(Vâbisa diyor ki) “Evet” dedim. Hz. Peygamber, parmaklarını birleştirip göğsüne vurarak üç defa “Kendine danış, kalbine danış ey Vâbisa!” buyurdu (ve devam etti):“İyilik, gönlü huzura kavuşturan ve içe sinen şeydir. Kötülük ise insanlar sana fetva verseler (onaylasalar) bile, gönlü(nü) huzursuz eden ve iç(in)de bir kuşku bırakan şeydir”
Son kelam Bahtiyar Vahapzade`nin vicdan şiiri olsun.
İki yolun ayrımında ben durup
Gah o yandan, gah bu yandan korkarım
Devden değil, sinek kadar gücüyle
Ben kendini dev sayandan korkarım
Hakk evinde hak divanı kurulmuş
Her kazancın öz kiymeti sorulmuş
İddiası boynumuza yük ılmuş
Bağışlanan şeref şandan korkarım
Bu dünyadan umacağım mizandır
Korktuğum kes bu mizanı bozandır
Tok herifin kudurması, yamandır
Acandan yok, ben doyandan korkarım
Uyarsak biz nefs adlanan elçiye
Tükürürüz vicdan kesen ölçüye
Odur veren düz, kıymeti her şeye
Vicdanından korkmayandan korkarım.
Comments