Kelimeleri,kendini ifade için aracı seçen ve onları yerinde ve güzel kullanan insan yazar durmadan. Şiir yazar, ilmi seviyesine göre makale-kitap yazar,hikaye- roman yazar. Bazen kendini,bazen de başka hayatların hikayelerini yazar. Kurgular bazen olmasını istediği gibi. Bazen korkularını,hırslarını anlatır. Ama her ne yazarsa kendini anlatır,kendi yorumlarını,biriktirdiklerini aktarır.
Mümkündür yazdıklarından,yazanı okumak.
Yazar diye anılanların dışında,geçmiş,geçmekte olan ve geçecek olan her bir insan da kendi defterini yazar bigane. Herbiri birer biyografi yazarıdır. Doldurdukları defterler en gizli detayına kadar,an be an sahiplerini anlatırlar.
O defterlerin kaydını tutanlar,iki omuzunda iki yazıcı insanın,en yanlız olduğunu düşündüğü anda bile yanlız olmadığının kanıtı.
Muhasebe defteri gibi, rakamları da vardır deftere kaydedilen her bir sözü,herbir davranışı değerlendirmeye yarayan. En küçük ,en önemsiz görülen hareketlerin büyük rakamlarla karşılığı olur. Artıda ve ekside. Olumlu ve olumsuzda.
Defteri kendince güzel davranışlarla doldurduğunu düşünerek cennettte üst derecelere talip olan , elleri bomboş cehennem çukurlarında buluverir kendini. Müflis diye anlatır efendimiz onun halini.
Yanlız değil insan. Kimsesiz hiç değil. Adaletsiz olduğunu düşündüğü bu dünyanın nihayetinde, niyetleri de içeren çok hassas bir hesap sürecinden geçecek,adalet yerini er veya geç bulacak.
Bu deftere işlenenler sadece bu hayatın sonrasını etkilemez. Mevlana’nın dediği gibi bugünü de serinletir,ferahlatır veya daraltır.
Sıkıntı ve huzursuzluk mutlaka bir günahın cezası, Huzur ise bir sevabın karşılığıdır.
Hergün bu huzura talip olanlardan bir hikaye düşüyor bu sayfalara. Talip oldukları sevapları eksiltmemek için en azından ben isim ve yer paylaşmıyorum. Anlattığım,ana hatları ile hikayeleri ve bu hikayelerin anlattığı gönlü güzel insanlar.
Geçenlerde yazmıştım zarfların içinde biner tl olan zarfları kapıların altlarından bırakan bir sevap umanın hikayesini. Geçtiğimiz kandil gecesi bir başka semtte dağıtmış zarflarını. Bu sefer üzerinde bir not ile birlikte. Notta şunlar yazıyormuş.
"Paylaşmanın asaletini, bencilliğinin çirkinliğine değişmeyen bir kardeşiniz olarak, sizden dua edecek kimsesi olmayanları duanıza katmanızı ve bu gece kapınıza gelmeme vesile olanlara dualarınızda yer vermenizi tüm kalbimle isterim. Hayırlı kandiller"
Bugünkü İyilik hareketi istanbul dışından, bir Anadolu şehrinden. Emekli maaşından başka geliri olmayan bir gönlü güzel beyefendi, haftada üç gün sabah namazından sonra, eşi hanımefendinin pişirdiği 150 kişilik çorbayı birer parça ekmek ile birlikte kışın, yine eşi hanımefendinin hazırladığı soğuk limonatayı sıcak yaz günlerinde hastahanenin önünde bedava dağıtıyor.
“Hayr mesaisi”koymuşlar adını yaptıkları güzelliğin. Kendisinin sözleri ile bitireyim bugün.
“Yaşım 55, ömrümün 15 yılını çık, 40 sene bu dünya için çalıştım. Bundan sonra da öbür tarafa, Allah rızası için çalışalım. Soğuk havalarda insanların içi ısınsın. Köyden kentten hastaneye gelen bir vatandaş çorbayı içip de 'Allah razı olsun.' dedi mi, ne mutlu bana.Pazartesi, çarşamba ve cuma olmak üzere 3 gün dağıtıyorum. Her gün yapacağım aslında ama gücüm buna yetiyor. Gönüllü yapıyoruz. Allah ömür verdiği sürece dağıtacağız."
Comentarios