Ta çocukluğumda ,diye başlıyor anlatmaya yaşlılara olan sevgisini, ömrü billah can siperhane hizmetini anlatacağım hanımefendi.
-Ta çocukluğumda, yaşlılara hizmet ederken buldum kendimi. Elim süpürge tutmaya başladığı andan itibaren yaşlıların evlerini temizlerdim. Annem kızardı “ Yine gitmişsin ... ninenin yanına. Bitlenmişsin” diye.
İsim vermeyeceğim . Çünkü maksadım şahıslara,isimlere değil,yapılan işe dikkat çekmek.
Günümüz insanının bencil ,hodbin,selfish, Rabbena hep bana kafa yapısına mukabil gani gönüllü,bedhah, toplayıcı,cömert,fedakar insanlarını, insanlıktan umudunu kesmiş gözler önüne sergileyebilmek.
Örnek alınası davranışların ip uçlarını vermek.
Davranışlardan öte niyetlerin sorgulandığı,kalplerin içindekilerin ortaya döküldüğü o güne hasar görmemiş niyetler ile ulaşılsın isterim zira.
Bugün bahsedeceğim akıllı,dünya sermayesi olan ömrünü vakfeden ehli tarik bir insan. Bir derviş.
Yetmiş metrekare evinde,iki çocuğu ve eşi ile birlikte bulduğu bir başkasının bakımına muhtaç insanlara da bakarak gelmiş bu günlere. Dört kişilik aile sayısı belirsiz misafirlerle çoğalmış,beş kişi,yedi kişi yaşamışlar yeri geldiğinde.
Evleri geniş, gönülleri dar insanların aksine evi dar mı dar,gönlü geniş mi geniş. Bir Ramazan o evin koltuklarını Bodrum’a indirip beşyüz kişiye sıcak yemek pişirmiş, dağıtmış yardımcılar kaçınca ,tek başına.
Sessiz sedasız 3. Evre kanser geçirmiş bir de üzerine. Örnek olsun diye hasta olup dibe çökenlere.
Şimdilerde bahse konu hanımefendinin faaliyeti bireysel olmaktan uzaklaşmış,hizmet boyutu değişmiş ama uzunca bir müddet kendi dönmüş, kendi başına çevirmiş bu çarkı çekim alanına diğer insanlar girinceye kadar.
Özellikle Suriyeli mülteciler, yani vatanından,ailesinden,çevresinden uzakta,yabancılar içinde,imkansız kalakalmış , herşeylerini kaybetmiş insanlar için yaptıkları, hizmet denildiğinde madde madde çıkarımlar yapılacak türden. Ekmek ve battaniye yardımlarından çok çok öte. İnsan gücünün,yanlız bir hanım kapasitesinin çok üzerinde.
İhtiyacı yerinde ve doğru tespit etmek.
Bizzat yerinde gerekli hizmetler ile bizzat ilgilenmek.
Sıkıntılar çözüme ulaşıncaya kadar asla vazgeçmemek.
Bir yol olmazsa bir diğer yol arayarak, çözüme ulaşmak.
“Ölüm seni bulana kadar İyilik yapmaya devam et.”Bu cümleyi hayat boyu kendine rehber kılıp o yolda yürümeyi kendine hayat tarzı olarak belirlemek ve o yolda ilerleyebilmek ne mutluluk. Hizmet eden himmet bulur. Öyle biliriz.
Kendi dönmeye başlayınca etrafını da kendi ile döndürür anafor gibi . O döner çevresinde ne varsa onunla birlikte çoğalarak döner. Hayra dönerse hayrı,şerre dönerse şerri çoğaltır. Girdap olur dibe çeker,ılık esen ilkbahar rüzgarı gibi meltem olur göklere yükseltir.
İyilik derece derece yapılır. İlk önce niyet ederek. Bir kaç kuruş vererek,yaşlı ve muhtaçlara erzak dağıtarak, bireysel veya toplumsal hareketlere katılarak. Gelip geçilen yoldan bir taş kaldırarak. Bir çift tatlı söz söyleyerek, olmadı güleryüz göstererek. Maksat illa ki bir ihtiyaç sahibinin ihtiyacını gidermek. Bir kırık gönül hanesine mutluluk düşürmek.
Güzele hayran insan yaradılıştan. Güzeli sever,güzel söze,güler yüze meftundur. Güzel kokulara müştak.
Bir de öte yanı var madalyonun. En yakınların bile uzaklaştığı,görmek istemediği tarafı. Kötü kokuların,çirkin görüntülerin, yaralı,hasarlı,buruşuk tenlerin olduğu,sergilenenin arka tarafı.
Bir yolcu insanoğlu geçip gidiyor bu yerden. Yediden yetmişe halden hale giriyor. Her sekiz senede bir ,bedeni ve ruhi değişim yaşar insan demişti bir keresinde bir sevdiğim.
Sekiz seneler on ile çarpılıp yaş seksen olduğunda,bazen daha erken, bazen daha geç illaki Erzel-i ömür yaşıyor insan. Beşeri ihtiyaçlarını göremiyor. Ruhi ve bedeni olarak muhtaç kalıyor bir diğerinin himmetine. Kapısına erzak bırakmak yetmiyor. O erzağı alacak,önüne konan yemeği yiyecek durumu yok. Vücut ifrazaatlarını gereğince giderecek,banyo yapacak halde değil. Bu insanların insan oluşlarından kaynaklanan oluşumlarına, vücudundan yayılan kokusuna,tuvaletine, istifrasına,salyasına fi sebilillah çare olmaya çalışmak bunun için çabalamak çok yüce bir gönül işi.
Fiziki,beşeri ihtiyaçlarını gidermenin yanında onlarla hemhal olmak,gönül arzularını hissetmek,onları gidermeye gayret etmek de bu işi gönülden yapanların hizmetlerinin bir parçası. Kendilerini onların yerine koyup gönülden yapıyorlar çünkü. Üzerimizden kalksın,dostlar alışverişte görsün diye değil. Kendileri için istediklerini onlar için de isteyerek.
“Yatağa mahkum insanların bizden bir farkı yok diyor anlatırken. Ben onların yerinde kendimi görüyorum.Yaptıklarımı ben kendime yapıyorum. Ben nasıl özlüyorsam güneşi,denizi,dağları onlarda özlüyor. Ben onları güneşe çıkardığımda aslında kendimi kavuşturuyorum güneşe. Oh diyorum rahatladım.”
Bu bir lütuf . Para,pul ile değil,geniş imkanlar ile hiç değil. Lokmayı paylaşmak,karşısındakinde kendini görmek,onun mutluluğunda huzur bulmak. Sevgi vermek, sevgi almak. Sevgi girdabında çoğalarak dönmek,dönmek. Ta ki,dur emri gelinceye kadar.
Bu devranın yolcularına selam olsun.
Comments