Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;
Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Mehmet Akif Ersoy’un mısralarında net bir şekilde ifade ettiği gerçek bu .
Allah sevgisini,Allah sevgisini kaybetme korkusunu,azabından çekinmeyi yitirmiş insanların mezalimini izliyoruz yeryüzünde, memleketimizde.
Gazze, şimdi Lübnan, şehitler, gaziler, kimsesiz kalmış, kolsuz ,bacaksız çocuklar, gençler. Yeryüzünün en korkunç halleri ile kırıma uğrayan insanlar …
Memleket ahvali içler acısı ,masum yavruların taciz ve cinayetleri, örnek ve lider meslek erbabının kabul edilemez çirkinlikleri, namazın kendilerini kötülükten alıkoymadığı münafıklar ,yaşlandıkça hamlaşan, hayvanlaşan kişilikler.
Ahlaki zafiyet has safhada. İnsan kulaklarına inanamıyor.
Acı, çaresizlik, korku ve ümitsizlik duyguları hakim çoğu insanda. Kendinden sonraki nesiller için endişe büyük.
Okumamak, dinlememek istiyor insan. İki gün dayanabiliyor en fazla. Yine kara haberler deryasına dalıyor üçüncü gün.
Bu çarkı bir yerinden kırmak , iyi bir şeyler duymak , bir güzelliğe tutunmak istiyor.
Tarihimiz muhteşem örneklerle dolu. Günümüz insanlarından da benim diyen babayiğitin yapamayacağı muhteşem tablolar izlemek mümkün.
Takip edenler bilirler bir dönem ruhumu iyileştirme amaçlı içine şöhret karışmamış lokal kalmış iyilik haberleri bulup ve paylaşıyordum. İyi insanların varlığı güzelleştiriyordu hayatı.
Zaman içinde gündemimin yoğunluğu ağır bastı. Arayıp bulamaz,yazamaz oldum.
O zamanlar hergün yazıyordum. Şimdi yine benim ve bir çoğumuzun ruhunun iyi bir şeyler duymaya ihtiyacı olduğunu düşünerek her yazdığımda bir iyiliğe, bir ahlaki erdeme dikkat çekme çabama devam etmek istiyorum. Bu günümüzden veya seneler öncesinden olabilir. Yeter ki gönlümüzde çiçekler açtırsın, gözlerimiz sevinçle ışıldasın.
İyi insan olma şevkimiz artsın.
Umuyorum ki ahlaki meziyet ve özellikler içimizdeki geleceğe dair umudumuzu yeşertir.
Camisi mis kokan, gelenlere şeker ve Gülsuyu yanında seccade ve çorap ikram edilen bir imamdan, mevlid-i Nebi günü köy halkına gül dağıtan imama-2- sonrasında da dünyanın iki matematik dahisinden biri olarak adlandırılan Grigori Perelman dan söz edeceğim.
Dünyada konuşulan pek çok dil var. Konuşulmadan iletişimde kullanılan diller de mevcut. Matematik de bunlardan biri. Perelman, 2006 da insanların çoğunun anlamakta bile zorluk çektiği matematik dilinde uzmanlaşmış. Milenyum problemleri denilen, çözülememiş yedi problemden birini “Poincare sanısını “çözmüş. Dünyada bunu yapabilecek iki kişiden biri Perelman. Ama onu meşhur eden problemin çözümü kadar ,verilen ödülü ve 1 milyon doları reddetmesi. “Eğer yaptığım çözüm doğruysa başka bir ödüle gerek yok” demiş ve herkesten kaçarak evsizler gibi sürdürdüğü yaşantısına geri dönmüş.
Bu parayı ve ödülü almamasını günümüz zihniyeti kavramakta çok zorlanır. Prensipleri olan ve bu prensiplere bağlı yaşayan idealist kişilikler ancak böyle davranışları anlayabilir.
Bu davranışı anlaşılamadı. Çeşit çeşit yorumlandı. Fakir hayatını bilenlerin ikna çabaları da bir işe yaramadı. Hocası matematikçi Aleksandrov ile aynı dili konuşarak “ben geometriyle ilgilenmiyorum, ahlakla ilgileniyorum.” Sözünü düstur edindiği düşünüldü.
Müminler Allah ve peygamberini sever, sevdiklerinin rızası yolunda yaşamaya gayret ederler. Duaları , peygamberimizin güzel ahlakı ile ahlaklanmaktır. Rabbimiz cuma günü hürmetine kabul etsin. Amin.
1-) “Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (bk. Muvatta, Husnü'l Halk, 8; Müsned, 2/381)
2-)
Kommentare