Kaç günün durağan,kış mevsimi için yadırganan,sanki yazdan sonbahara geçerken arada donmuş kalmış gibi hissedilen havası değişti bugün. Rüzgar esiyor. Havada rengarenk yapraklar döne döne uçuşuyor. Dökülmeyen yapraklar kıpır kıpır ağaçlarda. Kalp atışı gibi,zikir gibi.
Rüzgar ve getireceği umut edilen rahmet,heyecan ile dolduruyor insanın içini. Bir muştu gibi bekliyor. Zira hasret o muştuya toprak,hasret insan. (Araf suresi 57.)
Karakış rüzgarları dermiş eskiler, bu esip savuran rüzgara. Ardından yağmur gelirmiş genelde.
Umudumuz,duamız bereketli,hayrlı yağmurlar için.
Geçenlerde yazmıştım sadeleştirilmiş yaşama akımı, sade veya minimalist yaşam hakkında. Sade yaşam dediğimizde nedense hep ilk akla gelen kıyafet ve ev eşyası hakkında,onları eleyip sadeleştirme ve sadeleştirdiklerini düzenlemesi oluyor. Özden ziyade ambalaja odaklanmış zihin işleyişinin sonucu bu .
Oysa insanın maksadı hedefi doğrultusunda onu saptıran dağınıklıktan kurtulup yolunu açmak.
Nedir hedef.?
Şehadet getirip,amentüye inanan insan için hedef bellidir. Hedefine ulaşmak için yapması gerekenler de öyle.
Onun dışındaki herşey sırtındaki yüktür.
Bugün telefonuma kaydettiğim bir bilgiyi bulmam gereken süre içinde bulamadım. Şaşırdım. Telaşlandım. Sonrasında farkına vardım ki çok fazla lüzumsuz uygulama yüklemişim. Çokluğun içinde yokluktu yaşadığım. Aradığıma ulaşamadım.
Eleyip,silip,düzenledim. Sınıflandırıp ayırdım. Sayfalar dolusu uygulama birkaç kutucuğa iniverdi. Ferahlık,açıklık ve aydınlık sardı ekranı.
Aynı telefonun hafızasında yaptığım gibi, insanın hafızasının ,zihninin ve hayatının içinde kalabalık eden ve lüzumsuz olanların ayıklanması önemli.
Dağınık bir çokluk bulandırır insanın zihnini . Ancak birbirini gerektiriyor gibi görünse de işin aslı, insanın hayatındaki her türlü hedef saptıran dağınıklık zihnindekinin yansıması.
Bu kalabalık ve dağınıklığın en baş sebeplerinden biri dedikodu. Bir dost toplantısından,okuduğumuz gazeteye, evimizin baş köşesine yerleşmiş ekrana kadar hemen heryerde karşımıza çıkan kişiyi ilgilendirmeyen başkaları hakkında bilgiler. Kim ne yapmış,ne demiş,ne yemiş. Kiminle gezmiş,kimi sevmiş...
Nasrettin hocanın o çok bilinen fıkrasındaki gibi olmalı dışardan gelen diğer insanlar ile alakalı,bizi ilgilendirmeyen haber ve bilgilere tepkimiz.
Hani haber vermiş biri. Hocam demiş.Koca bir tepsi baklava tepsisi elinde birisi gidiyor şu tarafa. Hoca merhum gülmüş. -Banane diyerek omuz silkip devam etmiş yoluna. Ardından koşmuş diğeri. Ama demiş sizin eve doğru gidiyor.
-Ee demiş hoca. O zaman sanane.
Bunun yanında zihnin işleyiş tarzını hüsn-ü zan üzerine kurmak da güzel bakıp,güzel gördürmeyi,korkuları ,endişeleri,çirkinlikleri ayıklamayı kolaylaştırır.
Kulak tıkadığında olumsuz ve çirkin seslerin tümüne ,yer açılır hedefe doğru yeni bağlantılar oluşur zihinde.
Ancak peygamberimizin buyurduğu gibi,
“Dikkat ediniz vücudda bir et parçası vardır, o iyi olunca vücûdun tamamı iyi olur; o fâsid olunca diğerleri de fâsid olur”
Gönül süslenip bezenmeli. Eleyip,ayıklamaya gönülden başlamak gerek ilk önce.
Comments