Sayfamı güncellemek için fotoğraflar çektim bahçede. Sonra, şimdi koyduğum fotoğrafı gördüm. Dokunduğu yere bahar güzelliği getirene hayran oldum. Demirler,teller,plastikler arasında bu güzelliği,değişik bir bahar fotoğrafı olarak paylaşmak istedim.
Mart ayı ile birlikte bahar ,rengarenk dalları,çiçekleri,kuş sesleri, bol güneş ışığı ile geldi. Beyaz,pembe gelin gibi dallar, erguvan rengi manolyalar,zümrüt yeşili çimenler,aralarında beyaz papatyalar,mor çiçekleri ile ballıbabalar,mavi mineler...
Güneş olanca sıcaklığı ve ışığı ile yıkıyor adeta dokunduğu yeri. Hüzmeleniyor ağaçlar arasından. Oluşan gölgeler daha iyi anlatıyor ışığın güzelliğini.
Işık ve gölge, gece ve gündüz,yaz ve kış. Yeryüzünde hayat zıddı ile kaim.
Güneşin vurduğu yerler aydınlıkken,ulaşamadığı yerler karanlık.
Bir yanı bahar neşesi içinde coşarken,ısınmış topraktan,çiçeklerden yükselen kokular baş döndürerek bir tuhaf esriklik içinde şaşırtıyor.
Diğer yanı insanın, güneşin göz kamaştıran etkisinden kendini kurtarıp başını kaldırdığında görüyor ki,çok yer gölgeler içinde.
Kaybolmuş.
Kaynayan Ortadoğu,acı çeken memleketlerinden ayrılmak zorunda kalmış sığınacak yer arayanlar, hastalıklardan kırılanlanlar.
Yaşanan manevi dejenerasyon,yozlaşmış çoğunluğa rağmen dik durmaya çalışan insanlık.
Bu sıralar en fazla gündemde olan da hepimizin adını ezberleyip,gelişmeleri dikkatle takip ettiğimiz yeni coronavirüs. Kuran-ı Kerim ve hadislerde anlatılan yecüc ve mecüc-ü hatırlatıyor.
Ülkelerinde Uygur Türklerine uyguladıkları zulümle bilinen Çinlileri yecüc mecüce benzeterek,coronavirüsü onlara musallat olup,onları kurutup yok edeceği anlatılan kurtcuklara benzeten de var yaşananları kendince açıklamaya çalışırken.
Dünyanın hemen her yeri yecüc mecüc misali hızla yayılan coronavirüs denilen yaratılmış tarafından işgal edilmiş, ülkelerin ekonomileri çökmüş,eğitim sekteye uğramış,sosyal ilişkiler şekil değiştirmiş durumda.
Değerli, önemli olanlar anlamını yitirmiş, unutulmuş,kenarda kalmışlar kıymetlenmiş durumda. Can korkusu herşeye sinmiş,şaşkınlık ve korku hakim olmuş şehirlerin sokak ve caddelerine.
Adeta yağmalanırcasına boşaltılan alışveriş yerleri,bomboş sokaklar,yüzyılın çıplaklığına ters kat kat giyinmiş insanlar,maske izinin hakim olduğu yüzler.
Yanlız,yapayanlız Beytullah, garip,cumasız,cemaatsiz camiler...
Dünya hasta,zor nefes alıyor,Kabe’nin yalnızlığında kalbi durmuş adeta.
Bütün kitle iletişim araçları ile adeta üzerine ilaç gibi püskürtülen korku,dehşet,ümitsizlik zerreleri altında, aklı selimin çığlık çığlığa haykırarak davet ettiği sağduyuyu hakim kılmak çok zor.
Artık bize de ucu dokunmaya başlayan bu derde karşı korunma amaçlı yapılabilecekler listesi her gün,her birimizin hesaplarına yağmur gibi yağıyor.
Bu sebeple bu yaşanılanlar hakkında bir yapılacaklar-yapılmayacaklar,okunacaklar,kullanılacaklar listesi de ben yazmayacağım.
Koronavirüs daha çok 60 yaş üstü için hayati tehlike taşıyor diye bilinirken bu gün Vuhanda 103 yaşında bir hanımın altı günlük tedaviden sonra iyileşip taburcu olduğu haberi vardı haberlerde.
Ömür bir dakika uzamaz,kısalmaz da. Bunun bilincinde ,olabildiğince tavsiye edilen korunma kurallarına uyarak,takdiri bozmayacağını bilerek tedbir alarak,kendimiz kadar başka insanları da sevip,kollayarak bu sarp geçitlerden geçecek,rabbimizin biçtiği ömrü yaşayacağız hepimiz.
Gölgeler kadar ışığın olduğunu,baharın yakında olduğunu bilerek sabır ve dua ile yol alacağız.
Kara gün kararıp kalmaz,gün elbet doğar yeryüzüne.
Comments