Gün sona ermek üzere.
Sahildeyim.Deniz iki-üç gündür aylardır olmadığı kadar sakin.Bu sakinlikte birkaç kelime yazmak meramım.
İstanbul’daki deprem yüreklerimizi ağzımıza getirdi. Depremin hemen akabinde iyiyiz diye mesaj attılar. Ama seslerini duymak için aradığımda İki üç saat ulaşamadım çocuklara. Bununla geçmiş olsun. Rabbimiz afetinden korusun.
Memleket,dünya gündemi yoğun.
Ruhları arızalı, ciddiyetsiz,şaka gibi devlet idare eden insanlar ağızları tehdit dolu,parmak sallayarak laf yetiştiriyorlar birbirlerine. Dünyanın bir ucundan,ötekine. İnanamıyor insan sözlerine hareketlerine.
Arızalı kafa yapıları bedenlerine de etki ediyor olmalı. Karikatür gibiler.
Dünyanın bir diğer yanında ,dost bildikleri düşmanları, onlar uyurken zevk ve sefa içinde,evlatlarını ele geçirmiş, istedikleri kıvama getirmişler. Başlarındakilerin evlatları bela kendi halklarının,müslüman dünyanın başına. Düşmanın dili ile konuşuyorlar devletlerinin başında.
Allahumme innâ nec’alüke fi nuhûrihim ve neûzü bike min şürûrihim.
“Allah’ım, Senin koruyuculuğunu onlara karşı kale ediyoruz. Onların kötülüklerinden yine Sana sığınıyoruz.”
Efendimiz şerrinden uzak kalmak istediği düşmana karşı okurmuş bu duayı. Biz de efendimizin duası ile dünyanın zalimlerinin şerrinden rabbimize sığınıyoruz.
Güneyimizdeki ülkelerin iki prensinden söz ediyorum. Uzunca bir zamandır bu ikisinden yola çıkıp dikkatimi çeken bir konu üzerinde yoğunlaşıyor düşüncelerim.
Asırlar önce Mısır’ın tek yaratıcıya inanan firavunu Akhenaton geliyor aklıma. Düşmanlarının gizlenerek, ona boyun eğmiş görünürken,geri planda sinsice babasına karşı yetiştirdikleri evladı tarafından bütün emekleri yok edilen Akhenaton.
Seyrettiğim bir belgeselde,diğer maymunların yavrularını çalarak savunma amaçlı eğitip yetiştiren kötü huylu maymunları izlemiştim. Annenin çırpınışlarını hatırlıyorum.
Nesle sahip çıkmanın önemi çok büyük. Emanet bıraktığın maddi,manevi mirasa sahip çıkacak nesiller yetiştirilmediğinde , savaşlar silah kullanılmadan kazanılıyor. Kaleler içten feth edilerek.
Düşman, pek çok ,etkili iletişim silahı kullanıyor ,hükmetmek istediği kitlelere karşı. Sürü gibi güderek istediği yöne doğru götürüyor.
Dedesini,ninesini anlamayan torunlar, torunları görünce onların içinde bulundukları vaziyetten yerin dinine girecek kadar yüzü kızaran büyük ebeveynler dolu etrafta.
Ataların mukaddes değerlerine, ,adet ve geleneklerine sahip çıkmayan ve hatta bigane bir tavır ile karşı davranışta bulunan gafil nesiller, dikkatsiz,umursamaz ebeveynlerin eseri.
Düşman, kötülüğünü isteyen, nefret eden, sürekli zarar vermeye çalışan,sahip olduklarına göz dikendir. Yağı, hasım diye de anılır.
Düşman,hasmına galebe çaldığında ne yapar? Zulüm yapar, sahip olduklarına el koyar,ezer ve hasmını kendisine benzeterek bünyesinde yok eder.
Bünyesinde yok etmeyi,günümüzde kitle iletişim araçları ile yapıyorlar. Topyekün düşman bellediklerini, istedikleri şekil ve kıvama getirerek,kendi olma kabiliyetlerini ortadan kaldırarak,asimile ediyorlar.
Düşmanın çekimine kapılanlar,büyülenmiş gibiler. Kalpleri işgal edilmiş,akılları çalışmıyor. Ağızlarından dökülen kelimeler düşmanların kelimeleri,savundukları davalar düşmanın söylemleri,kıyafetleri onların kıyafetleri,halleri hep onların taklidi.Düşmanlarına hayran, düşmanlarına meftunlar. Onlar gibi düşünüp,onlar gibi yaşıyorlar.
Herhangi bir nesnenin içine birşey koyabilmek için boşluk olması gerekir. Lebaleb dolu olan içine bir damla dahi alamaz.
Allah ,peygamber sevgisi, aile muhabbeti ,vatan millet sevdası ile zihinleri dolu olanlar bu sinsi çabalara karşı daha korunmalı durumdadırlar.
Evlatları yetiştirirken geçirdikleri her aşamada öğretilmesi gereken ilk önce kendi dini ve ahlaki değerlerimizdir. Onlara doğru bilgiler verilirse, verilen değerleri şablon olarak kullanır ve düşmana alet olmazlar.
Rabbimiz Tahrim süresi 6. Ayetin başında,
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” Buyuruyor.
Dünya ve ahirette ateşten uzak olmak duasıyla.
Comments