Bilgi, öğrenme, araştırma ve gözlem yoluyla elde edilen her türlü gerçek, malumat ve kavrayışın tümüdür. İnsan bilmek ister. Yaratılıştan açtır bilginin her türüne.
Bilgiye sahip olması da teşvik edilir. “Sahasında herşeyi,sahası dışındaki diğer konularda da pek çok şeyi bilmelidir.”
Edinilen bilginin, bilgiyi edinene faydalı olanı ve olmayanı vardır. Ve faydalı olanı istemek tavsiye edilmiştir.
Bilginin edinen tarafından işlenmesi ,hazmedilmesi ve uygulanması gerekir. Aksi takdirde bilmek bir işe yaramaz ve bilgi ziyan edilmiş olur.
Bilgiyi aktarma liyakati o bilgiyi özümseyerek hayatına uygulayanlara aittir.
Ey İnsan! Haddini bil…
Diye başlar mısralarına Mevlana celaleddin Rumi. Ardından,
Ticaret ehli değilsen dükkan açma,
Hal ehli değilsen ağzını açma,
Büyüklerin olduğu mecliste ahkam kesme,
Körler çarşısında ayna satma,
Ehil olamıyorsan bari edepli ol…
Diye nasihat ederek devam eder. İnsanın satırlarca uğraşıp anlatamadığını,bir kaç mısrada özetleyerek.
Yaşadığımız zaman bilginin çok, edebin yok olduğu bir dönem.
Pek çok tanımı olan had kelimesi sınır,kemer,uç,son,miktar,emir ve yasak,ceza anlamlarına gelir.
Haddini bilmek, kendi sınırlarını bilmek,herhangi bir konuda, kendi konumunu ve sınırlarını bilip, ona gore tavir koyma, görüş belirtme,davranma durumuna denir.
Allah’ın yarattıklarına,yaradılışa müdahale bir haddi aşma durumudur mesela. Bitkilerin,hayvanların genlerine müdahale,yiyecek ve içeceklerde deformasyon. Plastikler,hayatın her alanına girmiş,varlıklarını sorgulamak gereken teknolojik ürünler.
İnsanoğlunun aştığı hadlerin olumsuz etkilerini hastalıklar olarak bedenlerimizde, küresel ısınma,ozon tabakasının incelmesi vb felaketler olarak çevremizde yaşamaktayız. Görünen o ki bizlerden sonraki nesiller bu had aşmanın sıkıntılarını daha çok çekecekler.
Yaşadığımız zamanda bilgiye ulaşmak kolaylaştı. İnsanların büyük çoğunluğu çok şey öğrenip,çok şey bildi. Alem ve içindekiler ile alakalı edindiği her bilgi ona aczini ve kainatın karşısında küçüklüğünü hatırlatmalıydı. Ama...
Bilenlerden,konu üzerinde ömür çürütenlerden daha çok bilir oldu, asırlık çınar ağacına tırmanıp yükselen ve bu yükselişi ile öğünen mevsimlik sebze misali, kibirlenerek.
Alimlerden,daha alim,hekimlerden daha hekim,ustalardan daha usta oldu. Haddini kad be kat aşıp kaf dağlarına ulaştırdı başını.
Oysa ki insanın en büyük yanılgısı bildiğini zannetmesidir. Gerçekten bilen ne kadar az bildiğini de bilir. Bunu Şems-i Tebriz’i veciz bir şekilde ifade eder.
Ne kadar bilsen de hiç bir zaman yeterince bilemeyeceğini unutma.
Tevazudan şaşma.
Ancak o zaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. Diyerek.
Bu imtihan dünyasında insana en yararlı bilgi kendini bilip tanımasıdır. “Kendini bil”yazar asırlarca önce yaşayanların kurdukları bazı tapınak girişlerinde.
Adları asırlar aşıp günümüze ulaşan Doğu -Batı bilgeleri hep insanları kendilerini tanımaya davet etmişler,hadlerini aşanların hikayelerini yazmışlardır.
Kendini tanımak bu yolculuğu başarı ile bitirmenin anahtarıdır. Menzil zannedildiği kadar uzak değildir.
Haydi ademoğlu kendinle tanış Uzak dediğin yer en çok bir karış. Nuri Pakdil.
Comments