Bilirsiniz,severim gökyüzünün ahvalini yazarak başlamayı.
Gökyüzü,sevdiklerim ile ortak noktam diye düşünürüm. Rengi başka,kokusu başka diyarlarda da olsak aynı gökyüzüne bakıyor olmak,gökyüzünü anlatmak beni rahatlatır. Kocaman mavi bir kubbenin altında birlikte nefes aldığımızı hatırlatır.
Gökyüzü bulutlarla kaplı buralarda bugün. Mavisi gizlenmiş,açık gri bulutlar ardına. Sis yok,uzaklar net görünüyor. Hafiften yağmur çiseliyor.
Çoğalsa.
Damlalar iri iri düşse yeryüzüne. Şırıl şırıl aksa sular.
Ne çok ihtiyacımız var rahmete.
“Ya erhanerrahimin,irhamna.”
Covid19 dünya gündemine düştüğünden bu yana pek çok bilgi ve görüş okudum, konuştuğum uzmanların görüşlerini dinledim. Kendimce yeterli gördüğüm bilgi dağarcığım oluştu.
Artık konu ile alakalı yazarları okumuyor, virüs ile ilgili mesajları siliyorum.
Benim için sadece devletin ve sağlık bakanlığının açıklamaları var takip etmeye değer bulduğum.
Yaşam koşullarım gereği zaten evdeydim. Benim için evden çıkmamak bir mesele olmadı. Ancak misafir de kabul etmeyince genişçe bir boşluk oluştu hayatımda.
Her birimizin gönlünün hüzün ve endişe dolu olduğu günler bu günler. Bol miktarda hasret de barındırıyor içinde.
Tamamen başka şeyler yazayım okuyan bir nebze olsun ferahlasın istiyorum.
Bir adım önümüzü görmek, öte zamanlar ile alakalı konuşmak zor. Buna rağmen mensubu olduğum atölyenin sonbaharda açmayı planladığı sergi için gayret ediyorum.
Okuyarak ,yazarak,özellikle kendi iç alemimde tadilat yaparak bu boşluğu değerlendirmeye çalışıyorum.
Beşir Ayvazoğlu’nun Güller kitabı şimdilerde okuduğum. Başımı kaldırıp etrafa baktığımda kötü rüya gibi değişik bir atmosferde sıkışmışlık hissediyorken,gözlerim satırlar arasında dolaştığında ferahlıyor,genişliyor ruhum.
Size de oradan esintiler sunayım. Okudukça gözünüzde canlansın. Çiçekli,bahçelerin esintisi alıp götürsün gamı kasaveti inş.
Kitabın başlarında yazar ,bahar ve kışı savaştıran usta şairleri anlatıyor.
11.yy dan divan şiirine kadar ,bahar ile kışı savaştıran şairlerin mısralarında bahar sultanının çiçek ordusu kazanıyor savaşı. Başında altın püskülleri ile zambak komutan.
Yusuf has Hacib de Kutadgu Bilig’inde bahar ve kışı savaştıranlardan.
“Bahar yeli eziyetli kışı sürüp götürdü,
Parlak yaz yeniden kurdu Saadet yayını” mısraları ile ilan ediyor savaşın galibini.
Bahar sultanı savaşı kazanınca olanca güzelliğini seriyor kış şehriyarının yumuşatıp hazırladığı toprak üzerine.
Muhteşem satırlarla,hayal ötesi bahçelerin saltanatı başlıyor asırlar öncesinden .
Gizliliğin,mahremiyetin ve bulunulan beldeyi mamur etme zihniyetinin hakim olduğu bahçeler.
Çorak arazilere bile kanallarla su getirerek iç avluları bahçe olarak düzenlenmiş merkezinde büyük bir havuz olan evler.
Havuzun etrafında ağaçlar. Çoğu zaman nar ağacı,salkım söğüt,manolya. Oturma yerleri, ağaçlar ,çiçekler arasında dolaşan tavus kuşları,güvercin ve ördeklerle adeta birer küçük park herbiri.
Havuzlar büyük olur ve üzerlerinde kayıklar,sayvanlar barındırırmış. Binbir gece masalları gibi.
Ilık naif bir esinti kokular taşır çiçeklerin herbirinden. Yapraklar deniz gibi dalgalandıkça,dinlemeye doyulmaz bir ses yükselirmiş ağaçlardan. Sanki zikreder gibi,şükreder gibi.
Yemyeşil çimenler üzerinde Karanfil,sümbül,safran gibi çiçeklerle “hasbünallahi ve ni’me’l-vekil “gibi cümleler veya şiirlerden beyitler yazılı.
Ağaç gövdelerinin altın yaldızlarla parlatılmış bakır bileziklerle bezendiği,civa eklenmiş gümüş renkli sularla dolu havuzların ayna olup yansıttığı,böylece görsel güzelliklerin katlandığı bahçeler anlatılan.
Çok özenle,düzgün bir şekilde planlanır ama bitkiler gelişmeye başladığında tabii halinde boy atmasına müsade edilirmiş bu bahçelerde. Gören hayran olur,unutamazmış.
Günümüzde ağaç gövde ve dallarını rengarenk dantellerle benzeyeni gördük ama Güller kitabı içinde en çok,gövdesi ve dalları altın ve gümüşlerle süslenip bezenmiş ,dallarına altın ve gümüş ile yapılmış,hafif bir esinti ile şakıyan kuşlar yerleştirilmiş ağaçlar ilgimi çekti.
Civa akan havuzlara,derelere aklım ermedi. Gönlüme sığmadı,içimi ürpertti gümüş rengi parlayan sular.
Bu egzotik bahçelerden başka geçmişten günümüze,dünyanın çeşitli yerlerinden bahçeler ve bu bahçelere özgü çiçekler anlatılıyor kitapta.
Ben ufacık bir kesit sundum. Umarım bir masal dinlemiş gibi başka bir aleme taşıyabilmişimdir okuyanları.
O bahçeler, inanılması güç birer masal gibi var olmuşlar gelip,geçmişler. Kağıt üzerinde bir kaç cümle varlıklarına delil olmuş.
Bu yaşadığımız günler de geçecek inş. Sonu güzel biten keyifsiz bir hikaye olarak eklenecek diğerlerine...
Comments