Benim annem uçan ve yürüyen haşerattan çok çok rahatsız olanlardan. Bu sebep ile bizim yaşadığımız mekanlar bu cins haşereta bariyer olsun diye pencere,kapı,kameriye,sunroom vb açık alanları kapladığımız tül-teller ile bellidir. Yürüyen ve uçan haşerat giremez.
Böyle cibinlik içinde gibi yaşamaya zaman zaman tepki göstersemde ,zaman ilerledikçe ben de aynı çizgiye geldim annemle. Çoğul konuşuyorum artık. Sinek teli olmadan yapamıyoruz, olmuyor.
Sisli bir yağmur var bugün. Görüş mesafesi kısa. Yaşadığımız etrafı cam ile çevrili, evin dışında ama içinde güneş odamızı çevreleyen siyah tül örtü yağmur damlalarını tutuyor. Sanki bir şelaleden dökülüp ,yere hızla çarpan damlaların oluşturduğu bir su bulutu arkasından bakar gibiyiz manzaraya. Flu bir görüntü. Biraz hayal,biraz masal gibi.
Bir benzersiz masal gibi her bir kişinin hayatı. Bu masal, senaryo konusu olur kendi filmine. Kendine ayrılmış parkur içinde,verilen süre zarfında gerçekleşen,tercihlerini yaptığı, yönettiği,başrolünü oynadığı filmi.Sonuçta ortaya çıkan, yüzde yüz kendisinin sorumlu olduğu bir eser. Karşılaştığı insanlar,olaylar,görüntüler o senaryonun bir parçası.
Masal deyince akla gelen devler,yedi başlı ejderhalar genel olarak korkunun,kötülüğün sembolü. Eğer kişinin senaryosunda yoksa ancak kabuslarında görür onları.
Günümüzde görüntülü iletişim araçları, geçmiş zamanlarda sadece kulakların işiterek tanıklık ettiği kendi hikayesinde olmayan olaylara gözleri de şahit kılıyor. Sadece masallar,hikayeler değil başkalarının yalanlarına ve hayallerine de katılıyor, ister istemez izleyerek.
Yazılı ve görüntülü basında haber-dizi-film vs adı altında başkalarının olaylarına tanık olmak, kendi hikayesine yazılmamış, rabbinin koruduğu görüntüleri hafızasına depolamak çok yanlış geliyor düşününce.
Ben kendi adıma, biliçaltını korumak için korku,cinayet,cinler vb konulu film izlemeyi,kitaplar okumayı anlayamıyorum. Bu tür görüntüler ile uzunca muhatap olmak insan beyninde bağlantılar oluşturup olmadık kapılar açabilir diye aklıma gelip ,tüylerimi diken diken ediyor.
Bazı bu konuda hassas düşünenler karşılar haber okumaya. Büyük resmî görmeyi engelliyor insanı detaylarda boğuyor diye bir başka açıdan bakarak.
Aynı şekilde hassasiyet gösteren bir başka grup görüntü kirliliğine karşı tv ve benzeri beyaz ekranları uzak tutuyorlar kendilerinden. Görüntü hafızalarını korumak adına.
Bir diğer insanın görünen özellik ve kusurlarını konuşmak gıybet,dedikodu. O insanda olup olmadığını tam bilmediğin halleri konuşmak iftira. Bunları dinlemek,konuşulduğu ortamda bulunmak aynı değerde vebal. Suya atılan ufak bir taşın oluşturduğu gibi durmadan genişleyen bir dedikodu ve iftira halkası.
Burada tekrar zikrederek bu halkalara bir tane de ben ilave etmek istemiyorum. Onun için bana bunları yazdıran olayı anlatmayacağım. Önümüze servis edilen herhangi bir hikayede,adil olmak,kul hakkına girmemek,zan etmemek için hem savcı,hem avukat hem de hakim olmak durumunda insan.
Bu açıdan değerlendirirsek bazen bilmemek,görmemek büyük nimet ,şahit olmak uzaktan bile olsa hesap gününde omuzlara artı yük olur diye korkarım.
Comments