Bugün Mustafa Kutlu’nun Hazerfen Necmeddin Okyay’ın bir fotoğrafını yorumladığı makalesinde bir cümle okudum.
“Eskiler tekin değildir diye gerekmedikçe aynaya bakmazlardı (İsmail Kara terk-i edebdir, diyor; ama başka sebepler de olmalı).” Diyor.
Sonra çeşitli yerlerde de denk geldim “kadim kültürde sık aynaya bakmak terk-i edebdir”cümlesine.
Takıldım bu paragraftan yola çıkıpta aynanın peşine. Ayna üzerine tedailer ile yol aldım. Ayna var insan nefsini izler,ayna var kainatı gözler. Bakalım baktığımız ayna bizi nereye çıkartacak.
Seferde ve hazerde aynasını yanından ayırmayan peygamberimizi örnek alanlara göre aynaya bakmak bir erdem olmalıyken , niçin terk-i edeb olsun. ?
Bu söz, aynada yansayan görüntünün bakana verdiği duygu ile alakalı olmalı. Grim kardeşlerin pamuk prenses ve yedi cüceler hikayesindeki kötü kalpli üvey annenin nefsini en güzel gösteren sihirli aynası gibi , zarif çiçek nergisin efsanesinde olduğu gibi su ayna olup nefsine,helakine vesile olur kişinin mazallah.
Aynaya bakarken içinde oluşan kendini beğenme ve kibir duygularıdır Rabbine karşı terk-i edeb olan.
Aynaya bakarken edebi muhafaza edebilmek için efendimizin yaptığı dua rehber olmalıdır.
"Allah’ım, beni güzel yarattığın gibi, ahlakımı da güzel kıl.”-1-
Aynı grip virüsü gibi,mikroplar gibi, Nörobiyolojik olarak da insanlar birbirlerine duygularını bulaştırırlar.
Eskiler, hal saridir derler. Yani hal kişiden kişiye virüs gibi bulaşır. Neşe hali de hüzün hali de, iyimserlik de kötümserlik de, iyilik de kötülük de kişiden kişiye bulaşır.
Biri esnemeye başladı mı çevresindekiler de esner. Tıpkı gülmek gibi.
İmam Gazali diyor ki; “Huylar bulaşıcıdır. Kiminle arkadaşlık yaparsanız onun huyu size de geçer. “
Bunu bazı bilim insanları, yani duyguların bulaşıcılığının nörolojik kökenlerini ayna nöronlar konseptiyle açıklıyor.
Hepimizin bildiği “Mümin müminin aynasıdır” hadis-i şerifine bir de bu açıdan bakalım mı? -2-
İnsan beyninin işlev gören kısmı nöronlardan oluşur ve bu nöronlar elektrikle çalışır ve EEG denilen alet ile ölçülürler.
İnsanın ayna nöronları beynin sol yanında,dil ile bağlantılı alanındadır. Özellikle birisini izlerken bu nöronlar aynı hareketleri yapıyormuş gibi aktive olmaktalar.
Beyin tıpkı bir radar gibi ilişkiye girdiği insanları tarar. Aradığı sadece görünen değil daha derin duygusal bilgilerdir. Endişe,hayret gibi duygular iki tarafında beyinlerinde benzer noktaları harekete geçirir.
Yapılan bir araştırmaya göre insanlardaki ayna nöronlar 12. aydan sonra gelişiyor ve bu yüzden de bebekler genel olarak 1 yaşından sonra çevrelerine daha tutarlı tepkiler verebiliyor.
Maymunlar üzerinde başlayan çalışmalar,insanlar üzerinde yapılan çalışmalara evrildiğinde ispatlanmış ki, ayna nöronlar, karşısındaki insanın bilgisini alıp, yaptığını taklit ederler.
Araştırmalar başarılı insanların iyi empati kurabildiklerini ve bu kişilerde ayna nöron aktivitesinin yüksek olduğunu göstermektedir.
Ayna nöronların insana özgü becerilerin gelişmesinde merkezi bir rolü var diyor bilenler.
Bir rol modeli gözlemlemek ve taklit etmek kişiyi dil,kültür,teknik ve sanatsal açıdan geliştirir ve yetiştirir. Bu içinde bulunduğu toplum ile etkileşim ve diğerkamlık açısından da son derece önemlidir.
Ayna olduğu gibi,onda kendisini izlediği ile birbirini yıkayan el gibi olur. Böylece güzel ve iyi davranışlar çoğalır,çirkin ve kötü olanlar düzeltilir. Mecazi anlamının dışında da mümin müminin aynası olur böylece.
“Bencillik, gözüne takılmış ayna gibidir. O gözler nereye bakarsa baksın kendinden başka birini görmez.”
Satırları ile anlattığı gibi Mevlana’nın bir de Ebru cehil gibi aynası kırık olanlar var. “Kırık Ayna Teorisi” olarak adlandırılan teoriye göre ,bazı insanların aynalarında yansıyan görüntü kırık olmaktadır. Aynası kırık olanların birbirine ayna olma özelliği yoktur empati kuramazlar. Kendilerinden başkasını görmezler.
Onlar “mümin müminin aynasıdır” çerçevesinin dışındadırlar.
Noktayı Mevlana Celaleddin Rumi mısraları ile koyalım.
“Aynalar türlü türlüdür. Yüzünü görmek isteyen cama bakar. Özünü görmek isteyen cana bakar. “
1- İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 959)
2- “Mümin müminin aynasıdır, mümin müminin kardeşidir, (ihtiyaç duyduğunda) onun geçimini temin eder / zarardan-ziyandan korur ve arkasından da / gıyabında da elinden geldikçe onu savunur."
(Ebu Davud, Edeb, 49).
コメント