Gece bir acı soğuk varmış belli. Kırağı düşmüş çatılara. Güneş yükseldiğinde tepelerin ardından çatılara elmas tozu serpilmiş gibi. Işıl ışıl parlıyor.
Erken açmış bahar dallar üzerinde çiğ damlaları. Her biri şükür vesilesi gönüle.
Geride bıraktığım hastalık günleri bir rüya gibi uzak. Oysa sadece birkaç gün oldu.
Başımı kaplamış duman dağılmaya yüz tuttu. Gönlümden dilime bent vurulmuş akış ,yol buldu kendine.
Bir zamandır mahpustu kelimeler. Kelimeler ile birlikte renkler tutsaktı. Beyaza yakın gri bir tül kaplamıştı içimi dışımı.
İlk başlarda renksiz,kokusuz bir duman gibi burnumdan girip,içimde yer tutmaya çalışan düşman yabancının ulağı oldu rüyalar, görüntüler. Kapkara,sapsarı ve pembe kırmızıydı suretler.
Sonra hepsi birden kesif gri bir boşluğun ardında kaldılar.
O boşluk içinde sürdü mücadele ,o boşluk içinde sağalttı rabbim,o boşluk içinde yeniden ana rahminden doğmuş gibi başlattı hayata,yeniden mühlet verdi. -1-
Şikayet etmeme şartı var lakin bu dertte takip gerekiyor ve takip edene arz-ı hal gerekli. -2-
Işık göründüğünde sisler arasından daha canlı,daha parlaktı baktığım yerler. -3-
İşgalin mağlubu terk ederken bedenimi bir bir çözüldü zincirler. Bu istila sona ererken tünelin ucunda görünenler iki senelik tutsaklıktan özgürlüğe muştu içeriyor.
Covit 19 sebebi ile girdiğim karantina günlerimde okuduğum kitaplardan biri Nazan Bekiroğlunun kehribar geçidi.
Ashab-ı Kehf mihenk taşı hikayenin.
Kahramanların her birinin şahsında Roma’nın yoz tarihi, o devrin canavar tiyniyetli insanları ve nihayetinde tarihin tekerrürü okunuyor.
Karantina ile birlikte bitti. 600 sayfa lakin her bir sayfa,neredeyse iki sayfa barındırıyor içinde. Öyle yoğun bir manzara çiziyor. Okurken tüylerin diken diken seyrediyorsun.
Dura düşüne,kelimelerle çizilen o sahneleri izleyerek çevirdim sayfaları.
İnsan denilen yaratılmışın esefle-i safiline düşmüş hallerini.
İsrafın,had aşmanın,bencilliğin,duygusuzluğun,merhamet ve sevgisizliğin zirve noktası yaşananlar.
Çarpıcı geldi bana ,oturarak yemezlermiş envai çeşit yiyecek içecek dolu sofralarında. Uzanırlarmış mideleri daha çok alabilsin diye.
“Antik zamanın cehennemi”olarak anılan kolezyumda , hayvanları hayvanlara,insanları insanlara,insanları hayvanlara,kardeşi kardeşe parçalatırken de tıkınırlarmış piknik edası ile hazırladıklarından.
Zevk ve neşe ile.
Kararmış kalpler, erdemler adına içi bomboş insanımsılar topluluğu.
Hedonistlerin altın çağı.
İnsanlığın utanç devri.
Roma özelinde dünyanın çürümüşlüğü anlatılıyor aslında . İyiler,merhamet ve sevgi dolu,sağduyulu olanlar da var az da olsa.
Onların payına düşense uzlet-rahmet uykusu.
Uyuyanlar uyandıklarında , birkaç günde anlarlar değişen bir şey olmadığını,görürler ki, başka kisvelere bürünmüş,farklı simgeler edinmiş bile olsalar insan aynı canavar. Aradan geçen yüzyıllar hiç bir şey öğretmemiş çoğuna. Aynı kendine yontma, hakikati tevil, bu sefer başka değerler adına aynı zulüm.
İkazlar, doğruya davet bir işe yaramaz. Mağaraya döner,tekrar uyurlar üzüntü ve dehşet duyguları içinde.
Bugünlere o günlerin dürbünü ile baktım. Başka ülkelere,dinlere,insanlara değil bir sekiz gün ara verdiğim memleketimin gündemine göz gezdirdim.
Devletimizin başında olması bir yana, sıradan bir insan olsa dahi, bir hastaya utanmadan gülerek,dalga geçerek ölüm dileyenler bana o devri çağrıştırdı.
Görünen o ki bugünlerde kalemlerin,klavyelerin dillerine tercüman olduğu insanların o canavar meşrepli insanlardan bir farkı yok.
Bu insanlıktan nasibi olmayan edep,ahlak yoksunları fırsat bulduğunda Romalı öncüleri gibi kendilerinden farklı düşünen insanları kolezyumlarda parçalatmaktan çekinmezler.
Ve şeytana oyuncak olan, insaf ve merhameti alınmış kalpler kan ve acı ile beslenmeye devam eder yine ve yine.
Cuma günü hürmetine bütün hastalara acil ve kamil şifalar diliyorum. Buna ruhları,kalpleri kapkara olanlar dahil.
Cumanız mübarek olsun dostlar.
1-Mümin hastalanıp iyileşince, hastalığı günahlarına kefaret ve ilerisi için ders olur. Münafık ise, hastalanıp iyileşince, bağlanıp salıverilen deve gibi kalkar. Niçin bağlandığını ve niçin salıverildiğini bilmez.) [Taberâni]
2-Üç şey iyilik hazinesidir: Hastalığı, musibeti, sadakayı gizlemek. Allahü teâlâ buyuruyor ki: "Mümin hastalanınca, ziyaretçilerine beni şikayet etmezse, etinin yerine daha iyi bir et, kanının yerine de daha iyi kan verip iyileştirir, günahlarını da affederim, ölürse rahmetime kavuşur.") [Taberani]
3-Üç gün hasta yatan mümin, yeni doğmuş gibi günahtan temiz olur.) [Ebuşşeyh]
Comentários